Üç artı bir kombili yüz metre kare dairenin otuz metre kare salonunda iki kişilik eskitme koltuğun üzerinde başlayan, yarım düzine insanın şahit olduğu, uzun ve ince olmayan bir yolu boylu boyunca bitirdikten sonrası. Yarın yokmuş gibi yaşamak
isterken ay sonunu getiremeyen bir aşk. Hep öyle olmaz mı; hayaller kurulur, sözler verilir, iki Bomonti söylenir ve açılır, birer Marlboro yakılır, koca bir yudum, derin bir duman alınır sonrası karanlık... Öpüşmek için karşı taraftan tepki beklerken acaba ben mi önce davransam güdüsünün bastırılmaya çalışılması geçici bir kalp çarpıntısı oluşturur. Kısa bir sessizlik, bir kısa bakışma, derin bir sigara ve bir yudum bira daha. Sonra kalp çarpıntısı geçer. Yerini boş bir muhabbet doldurur. Acı kayıplar, geçmiş kötü günler ve gelecek daha kötü günler gelir akıllara. Alın terinin kıymetsizleştiği, aşkın nefrete dönüştüğü, Bomonti'nin ısındığı ve Marlboro'nun eski tadının kalmadığı günler.Kafam kendini taşıyamayacak kadar yorulup onun omzuna düştü. İstemsizce kokusunu çektim içime. Kalp atışlarının hızlandığını hissettim. O da başını benim başımın üstüne koydu. İkimizde gözlerimizi kapattık. Görmüyordum gözlerini ama biliyordum kapalıydı. Ona, "Seni seviyorum." dedim ilk kez o üç artı bir dairede. "Biliyorum." Dedi fısıltıyla. Tek başımıza değildik o da bunun farkındaydı. Elini tuttuğumuz bütün eski sevgililerimiz o an salondaydı. Öpüştüklerimiz de.
İşte sonrası yine karanlık. Telafisi olmayan hataların, söyleme dönüşemeyen duyguların ve sevgiye dönüşemeyen aşkların acılarını çekmek o kadar da kolay değildi. Bir şişe Bomonti, bir paket Marlboro ve başını yaslayacak bir omuz bu acıları taşıyacak kadar güçlü değildi. Yangından mal kaçırır gibi yanına alabildiğin kadarını alıp kaçmak için kısa bir süren kalır başın o omuzdayken öpüşmemek için. Hele birde aşkını itiraf etmişken.
Eskiden insan hayatında sadece bir kez aşık olur sanırdım. Aslında defalarca kez oluyormuş. Ama ilk aşkın yerini hiçbir aşk dolduramıyor. Dedimya sonrası hep karanlık. Her defasında daha boktan bir hâl alır duygular. Laçkalaşır, yamulur, tuzlu maden suyu gibi olur. Siz tuzlu maden suyu içer misiniz? Ben içmek istedim. Başımı omzundan kaldırıp gözlerine baktım. Bana bakarken gözlerinin bütün detaylarını hafızama kazıdım. Yavaşça dudağına doğru kaydı gözlerim. Öpmek için yavaşça yaklaştım, önce nefesini içime çektim. Sonra, Sonrası karanlık...