Ben çocukken annem elimde yağlı ballı ekmek varken sokağa çıkmama kızardı. Babam seyrekte olsa marketten birşeyler alırdı bize, annem biz çocukken onları dışarda yememize izin vermezdi. "Otur şuraya!" Derdi çatık kaşlarını bana dikerek, "Elindekini ye öyle çık. Başkası alamaz parası yoktur canı çeker, günah olur." Derdi. Bende bu yüzden okulda simit alıp yemeye cesaret edemezdim, "parası olmayan vardır nerede yesem biri görür her halükarda." Diye düşünüp alamazdım. Bu sadece benim için değil herkes için geçerliydi. Mahallede, şehirde ve hatta ülkede kimse yağlı ballı ekmekle dışarı çıkmazdı. Kimse dışarıda çikolata yemezdi.
Aradan benim nasıl geçtiğini anlamadığın yıllar ve herşey çok değişti. Artık insanlar yemek yemeden önce ellerini yıkayıp yemeğin fotoğrafını paylaşıyordu. Bir süre bazı insanlar buna tepki gösterdi. Çünkü parası olmayanlar o paylaşılan yemekleri yiyemeyenler vardı. Ama sonra bu durum artık çok normal karşılanmaya başlandı. Öyle ki bu tepki gösteren kesim bile yemeklerinin fotoğraflarını paylaşmaya başladı. Aradan biraz zaman daha geçtiğinde ise insanlar anneler gününde annelerinin, babalar gününde babalarının fotoğraflarını paylaşmaya başladı. İşin kötü tarafı kimse "öksüzler, yetimler var yapmayın!" Demedi. Oysa fotoğrafı paylaşılan yemekleri insanlar bir şekilde bulup yiyebilirdi, peki ya annesini kaybedenler ne olacaktı? Yada babasını kaybedenler? Garip.