14. Bölüm "Liman"

60 6 17
                                    

          

Boynundan öptüm. Hemen gülmeye başladığında uyanık olduğunu anlamıştım.
"Günaydın güzelim."
"Günaydın fıstık"
Kıkırdadı. Eli ağzını örttüğünde ellerini tuttum.
Boncuk gibi olan gözlerini kocaman açarak baktı gözlerimin içine.
"Kâinatta var olan tüm güzellikleri barındırıyor gülüşün...
Neden hâlâ saklıyorsun bu şaheseri benden..."
Şaşkın yüzü yavaş yavaş mutluluğa ver verirken tebessümle hilal olan dudaklarına öpücük kondurdum ve gülerek onu kaldırdım.

"Unutmamışsın."
"Asla unutmam."
O afiyetle içerken çikolatalı sütünü, ben de kahvemi yudumluyordum.
"Sabahları çikolatalı süt içmeyi sevdiğini biliyorum."
"Unutmaman çok hoş."
"Eheheh" yapmacık bir gülüşle onu güldürmüştüm.
Kahkaha attığın da gülüşüne dalmıştım. Cidden fazla güzel gülüyordu. Hamaktan aşağı sarkan bacaklarımı topladım.
"Gülüşün..."
Ve ekledim.
"Sence de fazla güzel değil mi ?"
Kafasını iki yana salladığında kaşlarımı çattım.
"Hayır, sadece seninle gülmeyi öğrendim ben..."
Ne diyeceğimi bilemedim. Sustum kaldım. Kitlendiğimi anladığı gibi dudaklarıma bir buse kondurması yetti.
"Bugün ne yapacağız ?"
Kahvemi karıştırdım.
"Dün bugün için planın olduğunu söylemiştin?"
Kafamla onay verdiğimde saçlarımı karıştırdı.
"Turuncuyu özledim."
Kaşlarımı havaya kaldırdım.
"portakal kafalı Mochi'yi özledim diyorum."
"Ah evet. Sen gidince başkalarının turuncu saçlarıma dokunması hakaret gibi geliyordu bende boyattım."
Sırıtırken gizlemeye de özen gösteriyordu.
"Artık buradayım ama ?"
"O yüzden ?"
"Portakal Mochi geri dönüyor yeey!"
Çocuk gibi yerinden fırlayıp bardaklarımızı mutfağa bıraktı ve yanıma geldi.
"Kaç yaşında boyatmıştın ?"
"Dokuz."
"Oh. Bayağı portakal gibi dolaşmışsın"
"Evet."
Ensemi kaşırken gülümseyerek baktım. Elimden tutup beni de kaldırdı.
"Gidelim artık sürprizi merak ediyorum."
Güldüm.
"Sürpriz ?"
"Yaa Jimiiin!"
Kahkaha attım.
"Tamam tamam gidiyoruz işte."

Yan sokağa vardığımızda kamyoneti göstermemle arkasına atlaması bir oldu. Kamyonetin arkasını yorganlar, pikeler, döşekler, yastıklar, pelüş tavşan ve kedilerle doluydu.
"Bunlar çok tatlı hyuuung!"
Gülümseyerek arabaya vardığımda anahtarın düğmesine bastım ve arabanın kilidi açıldı.
"Hadi bin öne. Gidiyoruz."
Onay verdiğinde öne binmek için indi ve bir anda duraksadı.
"Hyung."
"Efendim ?"
Arabanın kapısını açarken ona döndüm.
"Saçların ?"
Güldüm.
"Hadi ama Kookie. Boyatacağım dedim işte. Boyatırız."
"Hayır şimdi."
Göz devirdim.
"Bir ara."
İkaz etti.
"Şimdi."
İnatlaşmak istemedim.
"Ahh. Pekala ufaklık."
Sırıtarak arabaya bindiğinde ben de arabaya bindim ve kontağı çalıştırdım.

Kuaförün önünde durduğumuzda ikimiz de indik ve Jungkook çocuk gibi sekerek yanıma gelip ellerimden tuttu.
"Tamam Jungkook sakin ol."
Ellerimden tutup arkasında çekeliyordu.
Kuaföre girdiğimizde çalışanlara saçımın nasıl olacağını anlattı.
"Hadi otur."
Sandalyeyi çekip bana çevirdi. Oturduğumda saçlarımla oynayarak çalışanı bekliyordu.
"Sonunda gidiyor şu koyu siyah saçlar."
"Bence böyle de güzeldi."
Kafasını iki yana salladı.
"Hayır ben portakal istiyorum."
"Tamam." Dedim. Çalışan gelince yanımdaki koltuğa oturdu.


Saçlarımdaki havluyu kaldırdığında gülümsedim. Turuncuydular...
Eski günlerdeki gibi tupturuncu...
Tam anlamıyla Jungkook'un sevdiği gibi...
"Aww çok tatlı olduğğğ"
Sevinçten çıldırmış durumda saçlarıma bakıyordu. Gülerek saçlarımdan uzaklaştırdım.
"Kurutsunlar dimi kookie ?"
"Hıhım" alt dudağını ısırarak bana baktığında seksi olduğunun farkında değildi. Bunun acısını gittiğimizde çıkartacaktım.

Space || JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin