21. Bölüm "Shake Shake"

37 6 6
                                    

Jimin'den

Yine iskeleye oturmuştum. Nehiri seyretmek için gelmiştim ama nehirin öbür tarafına geçmiş sabah sporu yapan Jungkook'tan gözlerimi alamıyordum. Fazla güzledi. Her seferinde söylüyordum ve yine söyleyecektim.
Benim olamayacak kadar fazla güzelsin Jeon Jungkook.

Yanıma gelip oturduğunda suyunu uzattım. Teşekkür edip içmeye başladığında şakaklarından süzülen ter yavaşça boğazından tişörtünün içine aktı. Yutkunduktan sonra kalkıp inan adem elmasını seyrettim.
"Dizginleme işte kendini. Yapma, bırak. Bırak hayat akışında ilerlesin."
Bende öyle yaptım. Bıraktım.
Tek bir hareketle onu altıma aldım. Kıkırdadığında havluyla terlerini sildim.
"Seks her şeyin ilacıdır derler."
Kıkırdayarak söylerken kahkaha attım.
"O söz öylemiydi ya?"
O da gülmeye başlamıştı. Parmağı ile dudaklarımı kapattı.
"Şiit. Artık öyle."
Gözlerimle onay verdim ve parmağını öptüm. Daha sonra elini, bileğini, kolunu, omzunu, köprücük kemiğini, boynunu, çenesini, dudaklarını...
Elleri tişörtümü hızla sıvadı yukarı doğru. Ateş basmıştı. Tişörtümü çıkartıp fırlattı. Onu öperken aynı zamanda da ayakkabılarımdan kurtulmuştum. Pantolonumun düğmesini açıp fermuarını indirdiğinde ben de onun tişörtünü attım. Daha sonra ise şortunu çıkarttım. O da benim pantolonumu çıkarttığında beni altına almasına izin vermeden önce ben hızlı davranıp onu altıma aldım.
"Çok kurnazsın."
"Fazla çeviksin demeni tercih ederim güzelim."

"H-hyuna-a-ahhh~!" Sırtıma geçirdiği tırnaklarını daha da bastırdı.
"Y-yavahh~!"
Kıkırdayarak yavaşladım biraz. Dudaklarımı boynuna dayadım ve gözlerimi kapatıp soluklanmaya başladım. Nehrin kenarında, çayırın içinde, yeni doğmuş olan günün altında, kuş cıvıltılarının yanında bir tek bizim hızlı hızlı çıkan soluk seslerimiz vardı.
"Beni mutsuz kılan duyguyu kırmayı başarıyorsun Jungkook. Sen bana gülüşünle dünyaları bağışlarken benim kalbimin ritmi o kadar hızlanıyor ki. Bazen kalbim patlayacak sanıyorum. Sen varsan ben mutluyum. Sen yoksan ben ölüyüm."
Yavaşça boynumdan öptü.

Daha fazla konuşmalarına gerek kalmamıştı ikisininde. O öpücük son noktayı koymaya yetmişti.

Büyük olan miskinlikten sıkılıp yattığı yerden kalktı önce daha sonra yere koyduğu yarım bira şişesini dikti kafasına. "Hızlı içme başın dönecek." Dedi ufaklık. Büyük olan omuz silkti.
"Benim başım dönüyor zaten. Senin bakışların döndürüyor. Tenime çarpan nefesin döndürüyor yetmez mi ? Birada neymiş ?" Küçük olan bu sözlere karşı gülümsemişti. Kalktı büyük olan. Önce mutfağa baktı. Daha sonra odasına ama hiçbir yerde tatlı kalmamıştı.
"Canım tatlı bir şeyler çekti. Ne yapsak ?"
Ufaklık bir fikir attı hemen;
"Benim adını duyduğum çok güzel bir kafe var oraya gidelim."
"Tamam."
İkiside üzerlerini değiştirdikten sonra bahçede buluştular.

Arabaya bindiğimizde telefonumu telefon asma yerine yerleştirdim ve yol tarifini açtım.
"Kemerini tak." Diye uyardım. Taktıktan sonra arabayı çalıştırdım.

"Sağ diyor Jimin."
"Sağ dönersem dediği yere çıkmamız imkansız."
"Aferin git kafana göre anca zaten. Hep burnunun dikine gidiyorsun kaybolursak senin suçun."


"Kookie. Sanırım kaybolduk. Kookie! Uyansana! Kaybolduk galiba." Kıkırdayarak bana döndüğünde dümdüz ona bakıyordum.
"Ben ne yapabilirim ki senin hatandı beyfendi."
"Off."
"Sağa dönseydin şuan tatlı yiyorduk. Acıktım ben."
"Torpidoda elma var ?"
"Hangi renk?"
"Sarı"
Hemen açıp aldı ve tişörtüyle silip yemeye başladı.
Kıkırdayarak önüme döndüm.

Space || JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin