10. Bölüm "Hatıra Kasırgası"

77 7 23
                                    

          

Yine Sabaha karşı uyandığımda bu sefer Jungkook'un evindeydim. Dün gece tam olarak ne olmuştu ? Neden buradaydım ?

Etraf fazla tozluydu. Aylardır kimse uğramıyordu. Çünkü uğrayacak kimse yoktu.
Aklıma geldikçe kendimden nefret ediyordum. Kendimden ve babamdan. İkimizden de nefret ediyordum.
Babamın pisliği yüzünden masum bir aileyi katletmiştik.
Abisini, annesini, babasını hepsini sırayla öldürdüler. Hepside bizim yüzümüzden. Babamın aptal kumar hevesi yüzünden.

Jungkook'un odasına indiğimde kapıyı açtığım gibi buram buram Jungkook koktu her yer. Burnum doldu o has kokuyla.
Tüy gibi hafifleyen göz kapaklarıma meydan okuyamadım ve olduğum yere çöktüm. Kafamı kirişe yaslayıp gözlerimi kapattığımda gözümden süzülen yaşı silmedim çatallaşan sesimi ortaya sunarken.
"Özledim..."

Dolabının üzerindeki tozlu gök mavisi kutu dikkatimi çektiğinde yavaşça alıp yere koydum ve tozunu üfleyerek ipin düğümünü açıp kapağını kaldırdım.

Eskilerdi. Çok eski sayılmazlardı ama yine de eskiydiler. Eski hatıralarla doluydu kutu. Ama sadece bizim eski hatıralarımızdı. Bunların çoğunu sakladığını bilmiyordum. CD leri oynatıcıya taktım teker teker, hepsini izleyerek o günlere gittim yeniden.
Acısıyla tatlısıyla güzel günlerdi.
Hatırladığım kısımlar hiçbir zaman cd lerde olmuyordu. O anlar özel anlardı. Sadece kıyafetlerimizden anlıyordum hangi anı hangi videonun devamı diye. Bu yönden hafızama minnettardım.

[eski]

Bütün gün ne yapmam gerektiğini düşündüm. Nasıl? Nasıl tekrar görebilirim minik kurabiyemi diye düşündüm şu dört duvar arasında.

"Mektup" kaşlarımı çatarak sesin geldiği yöne döndüm. Halsey'di. "Mektup diyorum. Mektup mu yazacaksın ?" Saatlerdir kağıdın üzerinde kalemle oynuyordum ama mektup hiç aklıma gelmemişti.
"Eğer yazacaksan o kağıdı kullanma bence her yeri mürekkep lekesi olmuş." Kıkırdayarak saman bir kağıt çıkarttı defterinin arasından. Aynı zamanda bir resim düştü aradan.
Yerdeki resme ilişti gözlerim, bendim...
Beni çizmişti. Uyurken...
Kağıdı alırken hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Gözlerine baktım.
Masmavi gözleri vardı parıl parıl parlayan.
Hiç bu kadar detaylı bakmamıştım Halsey'e.
Pürüzsüz bembeyaz bir teni vardı, kar beyazı. Simsiyah saçları vardı, kömür karası.
Masmavi gözleri vardı, deniz mavisi.
Pespembe dudakları vardı, çilek pembesi.
Fazla güzeldi.
Bakışmamızı gözlerimi yere çevirmemle sonlandırdım. Öyle derin bakıyordu ki. İlk defa, ilk defa aradığım sevginin bakışlarıyla karşılaşmıştım. Öyle duygu dolu bakıyordu ki. İnsanın sevgisine karşılık veresi geliyor. Aynı ben gibiydi. Ben nasıl Jungkook'a sırılsıklam aşıksam oda öyleydi bana karşı. Bakışlarından anlıyordum. Jungkook'u çizdiğimi gördüğünde, ona yazdığımda, ona video çektiğimde hepsinde acı dolu bakıyordu, hissediyordum.
Başkasına aşık olmam onun canını yakıyordu biliyorum. Onu böyle görünce benimde canım acıyordu.
"Teşekkürler" gülümsediğimde yüzü güldü. Ufak bir tebessümüm bile onu mutlu ediyordu.
"Bir şey değil." Kalkıp yanıma geldi.
"Kime ? Yine o şanslı çocuğa mı ?"
Gülümseyerek onayladım.
"Yardım istersen her zaman buradayım."
Gülümseyerek onayladım.

Biliyor musun bazen seni unutmuş gibi yapıyorum. Hiç sevmemiş, hiç özlememiş gibi davranıyorum. Sanki hiç tanımamış gibi yaşıyorum. Sonra aklıma geliyor, bana "seni seviyorum" diyişin.
Darma dağın oluyorum. Yeniden deniyorum, yeniden kendimi kandırıyorum. Bu seferde gülüşün geliyor aklıma, bütün ezberim bozuluyor. Sokaklara atıyorum kendimi, kalabalıklara karışıyorum. Kitaplar okuyorum, bir ders gibi çalışıyorum seni unutmayı. Sonra seni unutmak için çıktığım o sokaklarda herkesi sana benzetiyorum. Sokaklarda seni arıyorum.

Space || JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin