Bölüm 2 "Lunapark"

93 10 9
                                    




          

"Jimin!"
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar ;
"Nerdesin ?"
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşığıyım ben bu sesin..

Yataktan kalkıp sesin geldiği yöne ilerlemeye başlıyorum. "Jungkook ?"
Odamın aralık kapısını yavaşça ittiğimde tiz bir gıcırtı kaplıyor tüm odayı. Sıcaklığını daha buradan hissedebiliyorum. Uzaktı ama hissediliyor. Yavaşça ahşap merdivenlere çıplak ayaklarımla basarak iniyorum.

"Jimin..."
Ses, çok zayıf. Alt kat darma dağın. Kapı, ardına kadar açık. Kapıdan dışarı çıkmak için adımladığımda ayağımın altında ıslaklık hissediyorum.
Korkuyla açılıyor gözlerim. Aklımdan bir tek o gün geçiyordu. Beynimin dört duvarında bir tek o gün ki çığlıklarım yankılanıyor.
Ayağımı kaldırdığımda kırmızı sıcak sıvı gözlerimi dolduruyor. Demir kokusu burnumu doldururken iki-üç el silah sesi kulaklarımı sağır ediyor.
"JUNGKOOK!"
Nefes nefese, terk kan içinde yataktan fırladığım gibi Yoongi sarıldı. Saçlarımdan okşadı ve sıkıca kavradı beni.
"Tamam her şey geçti sadece bir rüyaydı tamam şşşşt."
Yoongi'yi yavaşça ittirdim ve yataktan kalkıp alt kata koştum. Kapı ardına kadar açıktı. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Sadece bir rüyaydı hani Yoongi ?

Hızla atan kalbim beni yarı yolda bırakmaya kararlı gibiydi.
Arka bahçeye koştuğumda Luck kucağıma atladı. Kafasını okşarken derin bir nefes aldım. Sadece bir rüya Jimin. Sadece küçük bir rüya.
"Jimin, sen iyi misin ?"
Gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladım. Yanıma gelip ellerimden tuttu ve gözlerimin içine baktı.
"En ufak bir sorunda bana söyle tamam mı ?"
Söylemeyecek olsam da tamam anlamında kafamı salladım. Gülümsedi. Bende gülümsedim.


"Kookie ? Ben her gün güzel yatağımdan kalkıp buraya gelirken senin gelmemen haksızlık! Ben seni özledim. Sen beni özlemedin mi ?"

[eski]

"Bugün ne yapalım Jimin ?"
Güldüm ve saçlarını okşadım.
"Her gün bir şey yapmak zorunda değiliz Kookie. Sen yanımdayken ben mutluyum."
Masum gülümsemesini dünyaya sundu yine.
"Seninle yaptığım şeyler hayatımın en güzel anları olarak aklıma kazınıyor. Sen farklısın Jimin hyung. Başkaları gibi değil. Herkesle lunaparka giderim ama seninle gitsem en güzel lunapark orası olur."
Kalbinde özel bir yer edinmek güzel Kookie.
Ama ben bunu istemiyorum. Ben... ben, herkesi çıkart o kalbinden sadece ama sadece beni al istiyorum. Kalbindeki tek kişi ben olayım istiyorum.
Biliyorum çok bencilce ama benim kalbimde sadece sen varsın. Neden ben senin kalbinde tek olamıyorum?
"Lunaparka mı gitsek?"
Gülümseyerek yerinde doğruldu.
"Olur! Hadi!"
Çocuksu ruhunu asla kaybetmeyeceğinden emin olduğum tek insan Jungkook'tu.

"Ama of yaa."
Yanıma gelip oturdu.
"Ne oldu ?"
"Kapalıymış."
Evet daha gündüz olduğu için kapalı olması doğaldı.

"Yok!"
Fırladığında sıçrayarak uyandım. Bankta, omzuna kafamı yaslayarak uyuya kalmışım.
Uykulu gözlerimi ovuşturarak ona baktım.
"Noldu Kookie ?"
Gözleri doluydu. Fazlasıyla ciddi bir sorun var sanmıştım.
"Noldu?!"
Gözünden yaş süzüldüğünde hemen sildim ve sarıldım.
"Ağlama minik tavşanım lütfen ağlama." Dayanamam. "Noldu söyle ?"
Omuzlarından tutup göğsümden kaldırdım.
Burnunu çekti ve gözünü sildi.
"Kayboldu Jimin. Özür dilerim."
Anlamamıştım. Anlamadığımı fark edince anlatmaya karar verdi.
"Gitmeden önce. Buradan gitmeden önceki son gecende bize gelmiştin. Senin gitmeni istemediğim için odamda oturmuş ağlıyordum. Cama tıklattın. Açtığımda seni gördüğüme o kadar sevinmiştim ki. Gitmeyeceksin sanmıştım. Camdan atlayıp yanına geldim.
'Beni unutma olur mu?' Demiştin bende sana sımsıkı sarılıp 'Seni asla unutmayacağım.' Demiştim."
Derin bir nefes aldığında olayı hatırladım. O geceyi biliyordum. Ama Jungkook'un o geceyi hatırlaması beni hayli şaşırtmıştı. O döneme dair hiçbir şey hatırlamıyor sanıyordum. Bu beni biraz mutlu etmişti ama şimdi neden o gece için ağlıyordu?
"Bilekliğini çıkartıp benim bileğime takarken; 'Beni asla unutmaman için. Çıkartırsan küserim. Emanetime iyi bak. Sana güveniyorum minik kurabiyem.' Demiştin sonra gitmiştin. O gece çıkartmayacağıma, ancak sen gelince sana vermek için çıkartacağıma ve o bilekliğe gözüm gibi bakacağıma dair söz vermiştim. Dün gece aklıma geldi. Yarın artık sahibine geri vermeliyim diye düşünmüştüm ve şimdi bileğime baktım ama yok."
Karşımda alt tarafı bir bileklik için nadide gözyaşlarını sel olup akıtıyordu.
Hepsini teker teker bıkmadan sildim. Ve ağlaması durana kadarda devam ettim.

"Biraz daha sakin misin ?"
Göğsümde ki kafasını aşağı yukarı salladı.
"Sonuçta kaybolmuş. Sen bu zamana kadar onu çıkartmamışsın ya o bana yeter."
Hâlâ üzülüyordu.
"Ama... ama sen o bilekliğini çok seviyordun. Çok özür dilerim."
Gözleri tekrar dolduğunda kaşlarımı çattım.
"Güzel gözlerini saçma sapan bir bileklik için kızartman hoşuma gitmiyor Kookie."
Gülümsediğinde içimde sevinçten çığlık atan minik çocuklar zıplamaya başlamıştı.

"Sende lunapark gibisin ışıkların söndüğünde yaşamıyormuş gibisin, ağladığında bütün renklerin soluyor."
Kıkırdadı.
Saçlarını karıştırıp kendime çektim ve öptüm o mis kokulu kahve saçları.
"Aaa!"
Lunaparkın ışıkları yandığında gülümseyerek yerinden fırladı az önce minik bir bileklik için ağlayan çocuk.
"Hadi Jimin gidelim!"
Elimden tutup çektiğinde kalkmak için eğildim ve banktan destek alarak doğrulurken bankın altında bilekliği gördüm. Cidden gözü gibi bakmışa benziyordu. Hâlâ parıl parıldı. Yere uzanıp onu aldım ve cebime koyduktan sonra Jungkook'u arkasından takip ettim.
"Koşma Kookie düşeceksin."
Hayat dolduran kahkahası havada yankılanırken kıskandım sesini.
Başkalarından kıskandım.
Başkalarının kahkahasını duyup benim minik tavşanıma aşık olmalarından korktum.
Bileğinden tuttuğumda bana döndü.
"Öyle her yerde gülme. Fazla güzel gülüyorsun. Seni kollamam zor oluyor."
Kıkırdadı.
"O zaman beni kollamayınız Jimin hyung."
Ah yine şu lanet kelime. Hyung...

Space || JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin