2

240 23 9
                                    


20.08.2009

On yıl. Annemin beni terk edişi, Atıf Bey ve oğlu Yağız ile yaşamaya başlayışım, Arya Sevinç'in Arya Keskin oluşu... Bunların hepsi on yıl içinde olan olaylar. Aslında on yıl geçeli birkaç ay oldu. Onlarla yaşamaya başladığımda her şeyden habersizdim. Normal bir hayat sürebilirim düşüncesi ile altı yaşımda verdiğim o karar hiçte normal şeyler sunmadı bana. Meğer Atıf babam zenginlerdenmiş ancak öyle zenginlerden değil, onun işleri biraz daha yeraltı işleriymiş. Bana hiç söylemedi zaten böyle bir şeyi neden bir çocuğa söylemek istesin ki? Yağız'ın bile bildiğini sanmıyorum. Bende okuldaki çocuklardan duymuştum. Hala da duyuyorum. Ne zaman beni görseler uzaylı görmüş gibi gözlerime bakarak konuşuyorlardı. İlk başta çok rahatsız oluyordum ancak zamanla alıştım. Yağızla farklı ilk ve ortaokullara gönderildim normal bir eğitim sürebileyim diye. Gerçekten de o zamanlar normaldi, kimse gözlerime bakarak konuşmuyordu. Şimdi Yağız ile aynı liseye gidiyoruz. Sabahları şoför bırakıyor olmasına rağmen utanç duyuyorum. Gittiğimiz lise özel bir kolej yani işin parasında veya arabasında değilim. Atıf babamın yeraltı işleriyle uğraşıyor olmasından bir parça utanıyorum açıkçası. Öyle olmasına rağmen ben onun kimseye vurabileceğini bile düşünmemiştim, hala da düşünmüyorum. On yıl boyunca neredeyse her gün her akşam yemeğini beraber yedik, hafta sonları sinemaya ya da eğlence parklarına gittik. Sinemadan sıkıldığımda çiftlik evine giderdik. Ben güldüğüm zaman benimle güldü, annemi özleyip ağladığımda bana sarılıp benimle ağladı. Aradığım sevgiyi gerçekten bulmuştum. Hasta birine serum verir gibi beni de sevgi ile iyileştiriyorlardı. Hiç görmediğim baba şefkatini gösteriyordu, eşi olmamasına rağmen anne şefkatini bile gösterebiliyordu. Evdeki çalışanlara karşı hiçte kaba değildi, fazla nazikti. Belki de evde büyüme çağında olan iki çocuk olduğundan böyle davranıyordur diye düşündüm. Ancak öyle değildi. O iyiliği, o sevgiyi gözlerinde görmüştüm. Aynı sevgi Yağız'ın kehribar gözlerinde de vardı. Olay her zaman sevgi değildi ne yazık ki, işlerin ne zaman rayından çıkacağını asla bilemeyecektim.

"Arya girebilir miyim?" kapının kenarından kafasını uzatan Yağız'a baktım. Yüzünde bir tuhaflık seziyordum, belli ki yine bir şey olmuştu.
"Giremezsin." gülümsedim. Yağız'da bana gülümseyerek içeri girdi ardından kapıyı sertçe kapattı.
"Yavaş olsana biraz Yağız ya kıracaksın kapıyı." sesim sert çıkmıştı.

"Tamam, özür özür." dedikten sonra yanıma yatağın kenarına oturdu. Ben daha soru sormadan dökülmeye başladı.

"Okulda sana da bakarak konuşuyorlar biliyorum. Sen bana söylemesen de fark ediyorum. Eğer üzülüyorsan söyle okulunu değiştirebiliriz. Yani babamla konuşabilirim. Senin bildiğini bilmi-"

"Senin bildiğini de bilmiyor Yağız. Boş yere ağzını yorma." demek Yağız'da biliyordu. Bilmediğini düşünmem salaklıktı aslında, bana bakarak konuşanlar Yağız'a karşı da aynı tutumu sergileyeceklerdi tabi ki.

"Böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim Arya."

"Bende düşünmedim hala da düşünemiyorum Yağız. Çünkü mantıksız, öyle bir şey olsa fark ederdik bence."

2 Saat Sonra

Hava iyice kararmıştı. Yağızla uzunca konuştuktan sonra aynı şekilde Atıf babama bir şey söylememe kararı aldık. Bildiğimizi bilmesine gerek yoktu, birde bizim için endişelenmesini istemedik.

Küt!

Aşağıdan gelen devrilme sesiyle gözlerim açıldı. Camın önünden ayrılarak kapıma ilerledim, kapıyı açtığımda Yağız merdivenin başında korkuyla bakıyordu. Bir anlık korkuma yenik düşmek istemediğimden içimden beşe kadar saydım ve derin bir nefes aldım. Yağız'ın yanına ilerlediğimde merdivenden aşağıya baktım, Atıf babam oraya duruyordu. Gömleğindeki kanları bir kenara bırakırsak orada duran sadece Atıf babamdı. Gözleri benim gözlerimle buluştu. Karşımda duran adamı bir an için tanımadığımı fark ettim. Yine de on yıl boyunca bana bakan adamdı. Arkamı dönerek babamın odasına gittim ve dolaptan kıyafetlerini ayarlayıp yatağa bıraktım. Tekrar merdivene yönelip aşağıya indim, babamın kolundan tuttum ve "Hadi yukarıya çıkalım." Deyiverdim. Bana baktı, ardından gülümsedi. Gözlerim Yağız'ı buldu, kaş göz yapıp yanıma gelmesini ima ettim. Merdivenden hızlıca indi ve babamın diğer koluna da o girdi. Odasına kadar eşlik ettikten sonra odama koşar adım geri döndüm. Kapıyı kapatıp yatağıma yüzükoyun yatarak ağlamaya başladım. Babamın yanında korktuğumu belli etmesem de korkmuştum. Aklımda dönen senaryolar filmleri aratmıyordu. Ancak bir an için birini öldürmüş olma ihtimalini düşündüm. Bu beni daha da korkuttu. Birinin canını almak bizim yapabileceğimiz bir şey değildi. Ne yazık ki Atıf babamın yapabileceği bir şeymiş. Aradan 5 dakika geçmeden kapım aralandı, gözyaşlarım akıyordu ama hıçkırıklarımın sesini kesmeyi başarabilmiştim. Gelip yanıma oturdu, narin ve sıcacık ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Saçlarıma bir öpücük bıraktı "İstediğin kadar ağlayabilirsin, benim içinde ağla çünkü ben yapamıyorum." sesinde hüzün vardı. Kafamı kaldırdım sonra da yerimden doğrulup ona sarıldım.

Söyleyecek kelime bulamıyordum, üzüntümü ifade edecek tek kelime yoktu. Dilimden sadece onun adı döküldü. "Yağız."

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin