24.06.1999
"Anne nereye gidiyorsun?"
"Geri geleceğim burada bekle."
"Peki, ama bende gelmek istiyorum."
"Geleceğimi söyledim, ayrılma buradan sakın."
"Tamam anne, çabuk gel."
Evimin uzaklarındaki yerini bilmediği bir yerdeki parkta oyun oynamaya başladığım da olacaklardan habersiz annemi bekliyordum. Babamı hiç görmemiştim, annem hep onun gittiğini söylerdi. Bunları düşünürken salıncakta gökyüzüne yükselip yere iniş yapıyordum. O an için pilot olmayı ve uçmayı istedim ancak hayat bana farklı şeyler sundu.
Hava soğumuştu, gökyüzü açık mavi rengini laciverte dönüştürüyordu. Akşam oldu diye geçirdim belgelerimi koymuştu, sanırım kaybolurum diye endişelenmişti. Hava iyice karardıktan sonra parktaki herkes bir bir gitti, yalnız ben kaldım. Kaydırağın tepesine çıkarak üstü kapalı olan alanda oturup beklemeye başladım. Ancak annem gelmiyor ve bende korkmaya başlıyordum.
Sanırım uyuyakalmıştım, gözlerimi açtığımda gökyüzü tekrar açık maviydi ancak parkta salıncaklarda sallanan çocuktan başka kimse yoktu. Yerimden kalkıp, çocuğun yanındaki salıncağa oturdum.
Sallanmaya başlarken "Günaydın" deyiverdim, her ne kadar demek istemesem de dudaklarımdan dökülüverdi. Çocuk kafasını çevirip bana baktı, sanki dilenciymişim gibi süzdü sonra "sana da" dedi.
Benim yaşlarımda gözükmesine rağmen fazla ukala bir çocuktu. Karnımın guruldamasıyla utandım.
"Aç mısın?" diye sordu, evet kurt gibi açtım ancak sadece hayır diyebildim. Dakikalar ilerlerken bana adımı sordu, söyleyip söylememek arasında koşuştururken söylemeye karar verdim.
"Arya ben."
"Yağız bende, memnun oldum Arya." Yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.
"Bende memnun oldum."
"Neden buradasın?"
"Annemi bekliyorum."
"Ne kadar zamandır?"
"Dünden beri." Evet gerçekten de dünden beri bekliyordum, üşümüş ve acıkmıştım. O an içimden bir daha gelmeyecek olma ihtimali geçerken Yağızın sözleri beni kendime getirdi.
"Sanırım bir daha gelmeyecek."
Gözlerimden yaşlar süzüldü "öyle söyleme gelecek."
O sırada parkın köşesinde duran siyah arabanın içinden takım elbiseli bir adam çıkıp arka kapıyı açtı. İçinden orta yaşlarda bir adam indi, bize doğru yürümeye başladı. Yanımıza geldiğinde yere eğilersaek kollarını açtı, yanımda duran çocuk salıncaktan inerek adama gülerek koştu, sarıldılar.
Adam "Arkadaşın mı?" diye sordu gülümserken. Ancak çocuğun verdiği cevap benim gözlerimi tekrar doldurdu.
"Annesi onu dün buraya bırakıp gitmiş. Gelmeyecek sanırım."
Adam eliyle çenesine dokundu ve kalkarak yanıma geldi.
"Nasılsın küçük kız?"
"İyiyim teşekkürler, siz?"
Adam gözlerime baktıktan sonra teşekkür ederek gidecek yerimin olup olmadığını sordu. Yoktu, gidecek yerim yoktu. Zorla aldığım nefes ile hayır diyebildim ardından ağlamaya başladım.
Orta yaşlı adam elini kafamın üzerine koydu; "Ağlama küçüğüm" dedi "istersen bizimle gelebilirsin."
Gözyaşlarım birden kesildi ve kafamı yerden kaldırıp ona baktım, gerçekten gelmemi ister gibi bakıyordu gözleri. Benim gözlerim ise Yağız'a ilişti, ağzı kulaklarında adama bakıyordu.
Birden "Baba, gerçekten bizimle gelebilir mi?" diye sordu. Demek babasıydı, gülümsedim ve "Eğer istiyorsanız sizinle geleceğim" dedim.