Adel, yaşadığı olayların ardından hem fiziksel hem de duygusal olarak yorgun bir haldeydi. Kafasını yastığa koyduğunda, zihnindeki düşünceler birbiriyle çarpışıyordu. Marcia'nın tepkisi, onu derinden yaralamıştı. Sevdiği kişinin gözünde bir canavara dönüşmüştü, ancak aynı zamanda hayatta kalmak için savaştığı gerçeğiyle de yüzleşmek zorundaydı. Ustası haklıydı; bu yol geri dönüşsüzdü ve Adel'in hayatı artık hiç olmadığı kadar zordu.Adel, bu karmaşık duygular içinde uykuya daldı. Uykusunda, kılıcını elinde tutan Enki'yi gördü. Enki, ona bilgece bir bakışla yaklaştı ve sakin bir sesle konuşmaya başladı:
"Adel, kalbinde taşıdığın merhamet ve sevgi, seni güçlü kılacak. Ancak bu yol, sadece gücünü kullanmayı değil, aynı zamanda kalbini de nasıl yöneteceğini öğrenmeyi gerektirir. Marcia'nın tepkisi, senin içindeki savaşı simgeliyor. Bir savaşçı, sadece kılıcıyla değil, kalbiyle de savaşır. Sevdiğin kişilere ve kendine zarar vermemek için, gücünü kontrol etmeyi öğrenmelisin."
Adel, Enki'nin sözlerini dinlerken, içinde derin bir huzur hissetti. Ancak aynı zamanda bu yolun zorluğunu da kabul etmek zorundaydı. Enki'nin öğretileri, ona sadece fiziksel güç değil, ruhsal dengeyi de kazandıracaktı.
Adel, güneş ışınlarının yüzüne vurmasıyla uyandı. Yatağını topladı, yüzünü yıkadı ve kahvaltı yapmak için mutfağa yöneldi. Annesi yine evde değildi. Hizmetçilerin hazırladığı kahvaltıyı yerken Marcia'yı düşündü. Kahvaltısını bitirdiğinde, bir hizmetçi ona Zheng'in kendisini görmek istediğini söyledi. Adel, babasının liderlik ofisinde olduğunu öğrenince odasına gidip kıyafetlerini değiştirdi. Babasının yanına giderken iki kardeş, Tom ve John, ona doğru geldi. Adel, şu an onlarla konuşmak istemese de dostlarını kırmamak için durup bekledi. Büyük olan John konuştu:
"Adel, nasılsın? Dün Marcia ile konuştun mu? Ona aşık olduğunu söyledin mi hıhıhı? Babam seni dün kanlar içinde görmüş. Yine ormana mı kaçtın? Annen duyduğunda telaşla eve gelmiş. Babansa klanı ayağa kaldırdı."
"Evet, ormandaydım. Babam beni bekliyor, bunu sonra konuşuruz."
Adel, bu sorulardan kaçmak için hızlıca oradan ayrıldı. Marcia hakkında konuşmak istemediği için en yakın arkadaşlarını görmezden gelmişti. Tom konuşmak için ağzını açtı ama sonradan vazgeçti. Adel'in hali onu endişelendirmişti; arkadaşının morali çok kötü görünüyordu. Adel yürürken herkes ona bakıyordu. Dün, klana kanlar içinde döndüğü söylentisi yayılmıştı. Anlaşılan altı yaşında, kaynak canavarlarıyla ölümüne savaşıyor ve onları öldürüyordu. Herkes ona hem biraz korku hem de büyük bir saygıyla bakıyordu. Adel, liderin ofisine geldiğinde muhafızlar saygıyla ona yol açtı, fakat Adel onlara bakmadı bile. Babasının ne konuşacağını merak ediyordu. Muhtemelen dün gece kanlar içinde gelmesiyle ilgiliydi. Adel, liderin odasının önüne geldi ve kapıyı çaldı.
"Baba, geldim. İçeri gelebilir miyim?"
"Gel oğlum. Seni bekliyordum."
Adel, büyük kapıyı iterek açtı ve babasını gördü. Babası gerçekten çok yakışıklı ve kaslıydı. Adel'in, babasına benzerliği ortadaydı; aynı keskin çene, hafif çıkık elmacık kemikleri, koyu yeşil gözler ve sarı saçlar. Zheng, Adel'in gözlerine bakarak sordu:
"Dün klandan çıktıktan sonra ne yaptın? Üstün başın kan içindeydi, ne oldu anlat bana."
Zheng'in sesi sinirli ve otoriterdi. Dün gece, Adel'in durumunu öğrenip klan üyelerine patlamıştı. Üyelerin, kendisinden çekindiği için sessiz kaldığını biliyordu ama öfkesini tutamamıştı. Lider olduğu günden beri sert ve disiplinli biriydi, bu da klan üyelerini ürkütmüştü. Ancak bu disiplin işe yaramıştı; elderlerin hepsi en az bir seviye atlamıştı. Adel, olan biteni anlatmaya ve kılıç sırrını açığa çıkarmaya karar verdi, çünkü başka türlü durumu açıklaması imkansızdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/107638088-288-k855001.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adel
FantasíaYirmili yaşlarda bir adam,intikamı için dünyanın gördüğü en büyük savaşları gerçekleştiriyordu.Kanında akan en güçlü varlığın soyunu bilmesede bu kan etkisini gösteriyordu.Yirmili yaşlarda yüzbinlerce yıldır yaşayan canlılardan daha güçlüydü.Soylu h...