Hafif esen bir rüzgarla burnuna hoş bir koku geldi. Kafasını kaldırdı. Siparişleri önündeydi. Ama koku yan masada oturan bayanın parfüm kokusu diye düşündü. Telefona baktı. Arayan kimse yoktu. Nedensiz mutlu hissetti. Telefonla konuşmaktan hiç hoşlanmıyordu. Projesini düşündü.
Şekere uzandı. Çayına tek şeker atarak karıştırdı. Şekerin erimesini izlerden tekrar projeye odaklanmaya çalıştı. Fikir basitti. İşaret dilini anlayabilen bir makine! Kamera icat edilmişti. İşin zor kısmı halledilmiş zaten diye düşündü. Dişlerini göstermeden güldü. Çayı dudaklarına götürdü. Hoş kokulu bayan da çay içiyordu. Önüne baktı. Simitten bir ısırık aldı. İnsanlarla konuşmayı, iletişim kurmayı sevmiyordu. Ama sonuç olarak iletişim yollarını arttıracak yeni bir şey yapacaktı. Biraz düşündü. Kendisi sevmiyor diye onların hakkı olmamalı mıydı? Tekrar güldü, iyice saçmaladığını düşündü. Henüz bir çivi çakmışlıkları yoktu. Bunları bir kenara bıraktı.
Çayından son yudumu aldı. Telefonunu cebine koydu. Hoş kokulu bayan gitmişti. Masadan kalktı hesabı ödedi. Aracının yanına geldi. Kapıyı açıp koltuğa oturdu. Yürümekten vazgeçmişti. Siyah Mercedes ml 320, parktan çıkarak trafiğe karıştı.
Ofis bıraktığı gibiydi. Bir avuç insan ekranlarla göz gözeydi. 24 saat çalışan bir ofis. Ediz' e bakındı. Doğruca odasına geçti. Bilgisayarı açtı. Çantadan belleği çıkardı. Yaz elinde 2 fincan kahveyle odaya girdi. Arkasından koşarak Edizde geldi.
-Bana kahve yok mu? Dedi Ediz.
K çocukluk arkadaşı, aynı zamanda ortağı olan genç adamın suratına baktı. Hala şımarık diye düşündü.
Benimkini neden almıyorsun? dedi K.
'Kahven senin olsun, ben Yaz' ınkini içeceğim.' Diyerek fincanlardan birini Yaz' ın elinden aldı. Odadaki masif ahşap toplantı masasındaki sarı koltuğa oturdu.
Yaz da elindeki Kenya AA 'yı Ediz' in yan tarafında ki boş alana koydu. Masanın ortasına doğru parmaklarıyla itti fincanı. Karşısına geçti. K ya baktılar. Bir sessizlik oldu. K dosyaları açıp kapatmakla meşguldü. Aradığını bulmuş gibi derin bir nefes aldı. Dosyayı açtı perdeye yansıttı. Masasında duran telefonu aldı 1 i tuşladı. Yaz' baktı. Göz göze geldiler.
'Odama bir fincan Yirgacheffe getirebilir misiniz? ' dedi kapattı. Telefonu masaya bıraktı . Baştaki koltuğa oturdu. Kahvesine uzandı birkaç saniye kokladı, küçük bir yudum aldı. Yutkundu. Ekrana bakarak, Başlıyoruz arkadaşlar dedi.
Yaklaşık 6 saat çalıştılar. Saat sabahın 2 sine geliyordu. Ara verelim dedi Yaz . Uzun saçlarını kafasında bir kalemle toplamıştı. Sık sık yapardı bunu. Casual tarzının bir parçasıydı çünkü. Üzerinde buz mavisi bir bluz, basit bir gri ceket vardı. Altında maxi bir etek ve stilettolarıyla eşsiz duruyordu.
Bir şeyler ortaya çıkmıştı. Artık basabilecekleri sağlam bir zemin vardı. Ekibin geri kalanını saat 10 olmadan göndermişlerdi. Ekip çok yorgundu.
Ediz: ' Son bir hareket daha! ' dedi gözünü klavyeden ayırmadan.
K arkasına yaslandı. Kollarını göğsünde birleştirdi. Kameranın karşısında oturan Yaz'a baktı anlamaya çalışıyordu.
Yaz, sağ elinin parmaklarını açtı, zeminle göğsünün önünde yere paralel hale getirdi. Başparmağıyla eli yere paralel göğüs kafesine 2 kez dokundu. Sonra elini göz seviyesine kadar kaldırıp burnuna ve çenesine dokundurmadan yüzünden parmakları kayıyormuş gibi eli havada süzülerek göğüs hizasına geri geldi. Alnından ter akıyordu. Alnını sildi. İki elinin de baş ve işaret parmağını birleştirip yuvarlak yaptı. Ellerini kaldırdı. Yukardan aşağı boşluğa bırakır gibi indirdi. Sonra kaldırarak göğsünde birleştirdi. Hoparlörden Türkçeye benzer zor anlaşılan sesler gelmeye devam etti. git, var, çok... gibi.
Ediz ayağa kalktı. Kahvesini aldı. İki üç adım attı. Kamera nın önünde durup kameranın yazın el hareketlerini görmesini engelledi ve Yaz ' a baktı.
Yeterli! Dedi.
Biraz geri çekil, duymak istiyorum. Dedi K.
Yaz devam etti. Hoparlörden tekrar sesler gelmeye başladı.
Yoo-ruu...
Yaz yorulmuştu. Kollarını saldı. Ayağa kalktı. 'Daha fazla ilerleyemiyoruz. Hep aynı hata! ' dedi.
' Tamam' dedi K ağrıyan omuzlarını geriye doğru iterek. Ediz Yaz' a kahve fincanını uzattı. Yaz' a acımıştı. Defalarca aynı hareketleri yapmıştı. İçlerinde işaret dili bilen bitek oydu. Henüz var olan video formatlarını tanıtamamışlardı. Eş zamanlı çözümlemeler yapıyordu program.
Kahvelerini içtiler. Sohbet edecek halleri kalmamıştı.
K ofisten çıktığında saat çoktan üçü geçmişti. Arabasına bindi. Siyah Mercedes ml 320 gecenin karanliginda tekrar trafiğe karıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K.
General FictionGeçmişten gelen kopukluğun verdiği nefretin gücüyle ayni evin içinde ailesinden tamamen izole hayat yaşayan güçlü bir karakter. Bu evden ayrı kurduğu bambaşka bir yaşam ve aksamayan bir düzen. Kurduğu bu sessiz düzen artık çatlamaya başlar ve yaşa...