Ayaklarını indir.

1.1K 109 33
                                    

"Kyungsoo... Kyungsoo uyanmalısın. Jongin- hayır Kai hazırlanmanı söyledi. Kim çıkardı esirlerden isim gizleme işini anlamadım ki. Baekhyun öğrendi bile ne eğlencesi kaldı ki?"

Sabah serinliğini hissediyorum, bir de Sehun' un adımı söylediğini ama gözlerimi açamayacak kadar yorgunum. Hep böyle olur, ne zaman kötü bir gün yaşasam ertesi gün bedenim kendini yenisinden sakınıyor olacak uyku halinde tutardı.

"Kyungsoo uyanmalısın diyorum!"

Sehun' un yükselen volümlü sesiyle esirlik hayatımın ilk sabahı olmayan sızlanma kotamı zorlamadan gözlerimi açtım. Akşam oturduğum yerde uyuyakalmıştım ama gözlerimi açtığım yer yataktı. Sehun hazırlanmamla ilgili bir şeyler söyleyip giderken doğrulup saçlarımı karıştırdım. Üzerimden bacaklarıma kayan şey dikkatimi çekti, dün alfanın gitmeden attığı ceketti. Kim beni yatağa taşıyıp üzerimi örtmüş olabilirdi? Muhtemelen Sehun yapmıştı. Hazırlanmaktan kastını anlamasam da saçımı düzeltip ayakkabılarımı giydim. Yatakta duran ceketi görünce sahibine vermem gerektiğini düşünüp yanıma aldım. 

uzun süre beklediğim halde Sehun gelmeyince demir kapıya birkaç kez vurdum. Herhangi bir tepki almayınca, imkan vermesem de, kapı kolunu denedim. Belki de zorlama seslerine bakmak için gelirlerdi. Oysa bunların hiçbirisi olmadı kapı dokunduğum anda açıldı. Saatlerdir görmediğim ışık aralanan kapıdan içeri süzülürken ne yapacağımı bilemedim. Çıksam kızarlar mıydı?

"Kyungsoo nerede diyorum size!?"

Baekhyun' un sesiydi bu! Düşünmeyi bırakıp sesin geldiği yöne koştum. Koridorlar gitgide karmaşıklaşırken koşmaya devam ettim. Bağırması kesilmişti ama şimdi de acı dolu sesler geliyordu. Bunların kaynağının dostum olmamasını umarak bir kez daha sağa döndüm.

İlk getirildiğimiz yer kadar geniş bir yere çıktığımda ortada bir sandalyede oturtulmuş Baekhyun' u gördüm. Çevresinde daha önce örmediğim adamlar vardı. Ona vuruyorlardı...

Ayaklarımda kum dolu keseler varmış gibi hissederken adım atmak işkence gibiydi. Bir iki adım ancak atabilmiştim ki içlerinden birisi dönüp beni gördü. Islık çalıp diğerlerinin dikkatini çektikten sonra olduğum tarafı işaret etti. İri bir adam hareketlenip bana yaklaşırken Baekhyun' u gördüğüm noktayı kapattı. Kenara çekilip onu görmeye çalıştığımda korktuğumu sanan adamlar kendi içlerinde gülmeye başladılar. 

"Hey sen şu bahsedilen beklenmedik esir misin? Bu kadar güzel olduğunu tahmin etseydim akşamdan ziyaretine gelirdim."

Ahlaksız sözler, aptalca gülüşler... İşlek bir caddede olsak ve bu sözleri duymuş olsam bile korkar Baekhyun' a yaklaşırdım. Bu durumda ise... komik olabilir ama yine Baekhyun' a yaklaştım. Tutamadığım bir damla yaş gözümden süzülürken onu bağladıkları sandalyeye doğru ilerledim. Başı öne doğru düşmüştü. Hayır... Saçları kan içerisindeydi, güzel olduğunu düşündüğüm bal rengi saçları. Hayır... Her adımda biraz daha gerçekliği reddettim. Sessizce, bir kez olsun Tanrıyı anmadan.

Baekhyun' a her zaman Tanrıya dua et derdim, Ne için derdi.

'Tüm bu yaşadıklarımız Tanrının bir rüyasıysa ve biz dualarımızı ninni yapıp onun biraz daha uyuması için çabalıyorsak, bu sözü biliyorsun değil mi Soo? Tanrıya böyle lanet bir rüyanın devam etmesi için neden yalvarayım?' hep böyle derdi. Şimdi ona katıldığım gibi...

Adamlar bilinçsiz hareketlerimi hareketsiz kalıp izlerken sessiz odada son adımlarımı atıp Baekhyun' un yanına ulaştım. Uzanıp saçlarını yüzünden çekmek istedim. Uyan, sabah oldu demek istedim ama iri yarı bir adam kolumdan tutup beni geriye doğru savurdu sanki son zamanlarda yeterinde fırlatılmamışım gibi.

Beautiful PainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin