Kurtuluş herkes için olmaz

768 67 66
                                    


"Hyun anne!?"

Cevapsız kaldığımız üç saniyeye dayanamayıp bağıran kızların ardından Hyun anne, Jiho ve beni odadan çıkmamamız konusunda uyarıp dışarı fırladı. Kızlar da peşinden beklemeden çıktılar. Kapanan kapının sesi kulağımda yankılanmaya devam etti, her defasında biraz daha azalarak ve ardından kayboldu yavaşça geride bir çınlama bırakarak.

Nasıl baskın düzenlenebilirdi? Kim bir sürüye bunu yapmaya cesaret edebilirdi, bu açık açık bir savaş ilanı olurdu. Zihnim olabilecek en kötü ihtimalleri düşünürken ilk götürüldüğümüz yerdeki adamlar geldi aklıma, gelmiş olabilirler miydi? Ya yine zarar verirlerse bize, ya Baekhyun' u alırlarsa? Hayır hayır Baekhyun' un öylece alınıp götürülmesine izin vermezlerdi. Mutlaka, mutlaka güçlü bir birlik sürüyü koruyor olmalı.

Kai' nin bu saldırıda ne kadar öfkeli olacağı düşündüğüm an burada olmadığı da yüzüme vurdu. Chanyeol ve Sehun ile birlikte hemde... Jiho aynı anda korku dolu bakışlarını bana çevirdi. Ne demeliydim ona, nasıl sakinleştirmeliydim? Baskın vardı ve tanıdığım üç alfa hariç, burada hissettiğim kadarıyla kayda değer enerjiye sahip alfa yoktu. Baskını yapanın kim olduklarını bile bilmiyordum daha, nasıl kalanların yeterli olacağını söyleyebilirim ki ona? Tanrım sen bizi koru!

İşin tamamını Tanrıya bırakamazdım. Odanın köşesinde olmayan kıyafetlerimi haliyle koyamadığım dolaba ikimiz rahat sığardık. Açık alanda durmaktansa kapalı bir yerde olmak daha iyiydi elbette. Tüm kurtlar ilk katta veya dışarıda savaştığına göre kokularımız dışında kurtları ikinci kata çeken bir şey olmazdı, onu da olabildiğince saklamak en iyisi olacaktı.

"Jiho koş buraya!"

Bağırmamla sıçrasada ben dolabın önüne ilerlerken titreyen bedeniyle hemen yanıma koştu. Geldiğinde tam yanımda durması ve bana her zamanki Sehun' dan olgun hali ile olanları sorması gerekiyordu ama o bunun yerine bacaklarıma sarılıp ağlamaya başladı. Ne yapacağım düşüncesi iyice zihnimi ele geçirdi bu noktada. Mantıklı ol demek kolaydı ama olmak buraya geldim geleli yapabildiğim en son şey bile değildi. Dayanamayıp bende yere çöktüm, yapmamalıydık bunu, zaman yoktu yaşlara ama Jiho için biraz bekleyebilirdim. Aklıma Baekhyun' un anlattığı çocukluğunda yaşadığı saldırı geldikçe daha çok sardım küçük bedeni. Yaşları yavaşlasın diye başını okşadım, yavaşlamadı arttı. Saçlarından öptüm önce, kucağıma alıp yavaşça dolabın içine oturttum sonra minik bedenini. Bırakmadı boynuma daha sıkı sardı kollarını, hep bu kadar cılız mıydı kolları?

"K- Kyungsoo hyung, a- abim nerede, gelmeliydi."

Bir arkadaşımı daha esiri yapmaya gitti ve hatta yıllarca beraber yaşadığım o arkadaşım da sihirmiş, diyebilir miydim dışarıda bir baskın ve yüreğinde korkuyla boynuma fısıldarken kelimelerini?

"Ne zaman olursa olsun korkarsan gelirim, her zaman yetişirim demişti!"

Yetişemeyeceğini hissetsem bile iyice sakladım zihnimin gerisinde. Gözlerindeki korku baskın kelimesinin anlamını bildiğini gösteriyordu. Bu kadar küçük bedeninle nasıl bilebilirsin ki sorusuna bile vaktimiz yok Jiho. Keşke daha çok konuşacak zamanımız olsaydı. Tanrı yazmış mıydı böyle anlar bilmesem de görmek için savaşmak zorundaysam savaşırdım. Yüzünü ellerimin arasına aldım, dün abisinin bana yaptığı gibi.

"Abin gelecek Jiho, sadece sessizce burada bekle tamam mı, ben kapıyı kilitleyeceğim."

İtiraz etmesini bekledim ancak o mantığını eline alıp başını yavaşça salladı, birkaç saniye sonra kollarını tamamen benden çekti minik şifacım. Uzanıp yanağımı öptü ve bu sırada saçlarımı kokladı. Gözlerini kapattığı o an, incinmemesi için ömrümü verebileceğim kadar saftı. Tüm dünyadan, bu güç arayışından çok uzakta abisinden yardım bekleyen bir bedendi. Benim abim zamanında beni nasıl bulduysa, minik bedeninin de öyle bulunmasını diledim.

Beautiful PainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin