Hata değil çare bulun. Henry ford
Dünyamız kısa bir zaman diliminde çok değişmişti. Bir virüs dünyaya yayılarak insanlığı yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştı.
Ailemi en baştan beri arıyorum. Onları bulabilmek için herşeyi yapmama rağmen henüz bulamadım. Belkide bazı şeyleri artık kabullenmeliydim. Her geçen gün,geçen dakika,geçen saniye sanki beni ailemden daha fazla uzaklaştırıyordu. Bu beni kahrediyordu.
Dün bizim için çok zor geçmişti. Bu üsse umutlarımızla beraber gelmiştik. Fakat umduklarımız bulduklarımızla hiç uyuşmuyordu. Geceyi üssün içindeki bir kulede geçirmiştik.
Sabah uyandığımda kulenin içinde yalnız olduğumu fark ettim. Bu beni çok telaşlandırdı. Hemen olduğum yerden dogrulup kuleden çıktım.
Kuleden çıktığımda Sena,Ece ve Ömer'in üssün etrafında ordan oraya koşup birşeyler aradıklarını gördüm. Hemen Ömer'in yanına gittim. Ve Ona"Ömerr! Bir dursana. Ne arıyorsunuz böyle?"dedim.
O ise bana öfkesini kusarcasına"Sen anca uyu. Senin o güvendiğin şerefsiz varya yok,yok işte kaçmış. Ha birde kaçarken eli boş gitmemiş. Erzak,mühimmat ne varsa götürmüş. Bir kaç tane tabanca bırakmış sadece. Şimdi ne b.k yiyeceğiz burada? Söyle bakalım."dedi.
"Dostum sakin ol. Böyle bir şey yapabileceğini nasıl bilebilirdim ki."dedim.
Yunus'un böyle birşey yapmış olması beni çok şaşırtmıştı. Tabi çok öfkelendirmişti. Oysaki temiz ve iyi bir insana benziyordu.
Ömer"Şimdi ne erzak nede mühimmatımız var. Burda daha fazla duramayız. Şehre geri dönüp erzak bulmalıyız."dedi.
Bende ona"Hayır şehir bizim için çok tehlikeli. Başka bir yolu olmalı."dedim.
Ömer"Şehre geri dönmeliyiz. Bunun başka yolu yok."dedi.
Ben ise"Bir yolumuz daha var. Ana üssü kontrol etmedik. Bence orada bizim için gerekli erzak ve mühimmatı bulabiliriz."dedim.
Biz askeri üssün sadece dış bölgesini temizlemiştik. Ana üs çok büyük bir yerdi. İçerisinde virüslü insanların olma ihtimali vardı. Haliyle orasıda bizim için tehlikeliydi. Ancak şehre dönmektense oraya girmek daha mantıklıydı.
Ömer"Pekala haklısın, oraya bakmamıştık. Fakat ana üsde virüslü insanlar olabilir. Bu yüzden oraya giriceksek sadece ikimiz girmeliyiz. Kızlar burada bizi beklemeli."dedi.
Bunun üzerine Sena"Heyy! Orada bir dur bakalım. Ya size içerde bir şey olursa,biz ne halt yiyeceğiz burada. Bizde geliyoruz. Ne olursa olsun."dedi.
Ece'de lafa girerek"Aynen öyle bizde geliyoruz. Hem size yardımımız dokunur."dedi.
Kızlar doğru söylüyorlardı. Zaten Ömerin bileğide tam olarak iyileşmemişti. Sayıca fazla olmamız bizim için daha iyi olacaktı.
Bende lafa dahil olup"Ömer kızlar haklı,oraya hep birlikte girmemiz bizim için daha doğru olur."dedim.
"Tamam siz bilirsiniz. Ben sizin iyiliğiniz için söylemiştim sadece. Şimdi bir plana ihtiyacımız var."dedi Ömer.
Bende ona"Öyle detaylı bir plana ihtiyacımız yok. Zaten üssün içini tam olarak bilmiyoruz. Erzak ve mühimmatların yerinide bilmiyoruz. Yunusun bıraktığı tabancaları çok zor durumda kalmadıkça kullanmayalım. İçeride birbirimize yakın olalım. Ve almamız gerekeni alıp çıkalım."dedim.
Sena ve Ece onaylar gibi başlarını salladılar.
Ömer ise"Peki gidip kesici aletlerimizi alalım."dedi.
Geceyi içinde geçirdiğimiz kulenin içinden elimizde kalan malzemeleri aldık. Ana üsse yöneldik. Artık bunun bizim için geri dönüşü yoktu.
Tüm hazırlıklarımızı yaptıktan sonra ana üssün kapısına yöneldik. Kapıyı açtım ve içeriye girdik. İlk işim elimdeki el fenerini açmak oldu. Üssün içi çok karanlıktı. İlerlemeye başladık. Attığım her adım üssün içinde yankılanıyordu. Gerçekten üssün içi çok ürkütücüydü. Kızlar bi hayli korkuyorlardı. Birbirimize yakın bir şekilde odaları kontrol etmeye başladık. Fakat bir sorunumuz vardı. Çok yavaş ilerliyorduk. Ana üs çok büyüktü. Bu şekilde üssün tamamını kontrol etmemiz bir hayli zaman alacaktı.
Ömer girdiğimiz bir odada beni durdurarak"Faruk bu şekilde olmaz ayrılmalıyız. Sen Ecey'le beraber ikinci kata çık bizde Sena'yla alt katın tamamını kontrol ederiz."dedi.
Ona"Aynen kardeşim. Bu şekilde hava kararmadan aramayı bitiremeyiz. Ayrılalım."dedim.
Bulunduğumuz odadan çıktıktan sonra ben ve Ece Ömer'den ayrıldık. Merdivenlere yöneldik. Merdivenlere geldiğimiz zaman elimdeki bıçağı iyice sıvadım ve sessizce yukarıya çıkıp ilerlemeye başladık. Tam bir odayı kontrol edecektim ki Ece beni heyecanlı bir şekilde dürterek duvardaki tabelayı işaret etti. Tabeladan yemekhanenin nerede olduğunu öğrendik. Koridorun en sonunda idi. Ece ile yemekhaneye doğru sessizce yürümeye başladık. Oraya yaklaştıkça burnuma çok kötü kokular geliyordu. Bu beni korkutmuştu. Belimdeki tabancayı çıkardım ve yavaşça ilerlemeye devam ettik.
Artık yemekhaneye çok yaklaşmıştık. Kapıya yöneldim fakat açmaktan korkuyordum. Çünkü çok ağır bir koku vardı. Koku çürüyen yemeklerden geliyor olabilirdi ama virüslü insanlardan geliyor olma ihtimalide çok yüksekti. Tam kapının kolunu aşağı indiricektim ki birden alt kattan silah sesi geldi.
Sesin gelmesiyle yemekhane kapısına birilerinin vurduğunu fark ettim. Kapıyı kırmaya çalışıyorlardı. Tabi diğer odalardada aynı şeyler oluyordu. Ece ağlamaya başladı. Hemen Ece'nin elini tuttum ve onunla merdivenlere doğru koşmaya başladık. Burada kapana kısılmak istemiyordum. Tam merdivenlere ulaşmıştık ki arkama dönüp yemekhane kapısının kırıldığını gördüm. İçeriden virüslü insanlar çıkıyordu.
Ece'ye"Heyy! Güçlü ol. Buradan çıkıcaz."dedim.
Bunun üzerine Ece"Çabuk aşağı inelim. Sena'nın başı dertte olabilir."dedi.
Merdivenlerden inerken karşıma iki virüslü insan çıktı. Korktum ve elimdeki silahla ikisinide defalarca kez vurdum. Taki kafalarından vurana dek. Aşağı iner inmez Ömer ve Sena'yı aramaya başladık. Dışarı çıkmışlardır diye kapıya yöneldiğimde Sena'yı gördüm. Ömer yanında yoktu.
Hemen ona"Ömer nerede ona birşey mi oldu."dedim.
Sena nefes nefese kalmıştı."(sesi titreyerek)Faruk Ömer ilerideki koridorda bir odaya sıkıştı. Bende buraya kaçtım. Git onu kurtar."dedi.
Hemen Eceyi'de Sena'nın yanına yolladım. Koridora doğru hızlı bir şekilde koşmaya başladım. Koridora ulaştığımda o şeylerin bir odanın kapısını parçalamaya çalıştığını gördüm. Muhtemelen Ömer'in içinde olduğu odaydı. Elimdeki silahla şarjör boşalana dek ateş ettim. Üç tanesini inderebilmiştim. Elimden geldiğince bağırmaya çalıştım. O şeyleri üzerime çekmeye çalışıyordum. Sanırım başarılı oluyordum. Bana doğru geliyorlardı.
Ömer'e bağırdım."Dostum çık oradan kapının önünde kimse kalmadı."
Virüslü insanları kendime doğru çekerken Ömer odadan çıktı. Elindeki bıçakla arkadan gelip o şeyleri tek tek indirmeye başladı. Bende ona yardım etmek için bıçağımla aralarına girdim. Ömer'le beraber hepsini öldürdük. Dışarı çıkmak için kapıya doğru koşarken ikinci kattan gelen o şeyleri gördüm. Çok kalabalıklardı. Sanırım buraya bir daha giremiyecektik. Dışarı çıkıp hemen kapıyı kapattık. Ne bulduysak kapının önüne koyduk. Sonunda dışarıya çıkabilmiştik. Bugün ölümle yine burun burunaydık. Toparlanmamız kolay olmayacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonu #watty 2020
Science Fiction"Kitabım oldukça yalın ve açık bir dille yazıldı. Okurken keyif almanız dileğiyle iyi okumalar"