Belki de insan korktuğu için kaçmıyor, kaçtığı için korkuyor.
William james
Üs'den ve virüslü insanlardan uzaklaşmak için var gücümüzle koşarak kaçtık. Kolumdaki demir parçası bana çok şiddetli bir şekilde acı çektiriyordu. Kolumu resmen delmişti. Bunu bir şekilde çıkarmam gerekiyordu.
Şehre doğru ilerlerken arkadaşlara seslendim. "Heyy! Durun lütfen! Bu şekilde daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum. Bu demir parçasını çıkarmam lazım." dedim. "Çok sancı yapıyor, dayanamıyorum!"
"Kardeşim dayan,şehre girelim. Bir hasteneye gireriz. Orada gerekli araç gereçlerle tedavi ederiz seni, burası hala çok tehlikeli,duramayız." dedi Ömer "Kolun kanıyor, hem bu onları buraya çeker."
"(Ağlamaklı bir ses tonu ile) Hadi lütfen,hızlı olalım! Hadiii!" dedim.
Şehre girmemize yaklaşık olarak 100 metre kalmıştı ki,büyük bir patlama sesiyle hepimiz yere yığılı verdik. Ayağa kalkıp kendimi silkeledikten sonra patlamanın bir fabrikadan geldiğini gördüm. Bu patlama o insanları buraya çekecekti buna şüphe yok. Hemen patlamanın geldiği tarafın zıttı yönünde ilerlemeye koyulduk.
Bir Hastane bulmamız gerekiyordu. Kolumdaki yara yüzünden enfeksiyon kapabilirdim. Bu yüzden şehrin merkezine doğru gidiyorduk. Bir kaç mahalleyi sessiz bir şekilde geçmiştik. Her hangi bir şeyle karşılaşmamıştık,karşılaşmamak için dua ediyorduk diyebiliriz. Şehrin sokaklarındaki sessizlik bizi epeyce ürkütüyordu. Ece ve Sena ellerindeki bıçaklarla bizim arkamızdan geliyorlardı. Yaralı kolumun ağrısından dolayı gözümden düşen yaş damlaları arkadaşlarımın dikkatinden kaçmamıştı.
"Faruk iyimisin? Dayan, az daha sabret, kolundaki demiri hastenede çıkarıcaz." dedi Ömer.
"Ben iyiyim, dayanabilirim. Başka çarem yok zaten." dedim. Tam o sırada bazı sesler duydum. "Herkes saklansın hemen! Çabuk olun!"
Kızlar hemen yanlarındaki evin içine girmek için kapının açık olup olmadığına baktıklar kapı açıktı. İçeri daldılar hemen. Ben ve Ömer eve girmek için eve doğru hareket etmiştik ki,o şeyler yan yoldan çıktıklar.
Bizi görmüşlerdi. Kızlara kapıyı kapamaları için işaret verdikten sonra, virüslü insanların dikkatini üzerimize çekebilmeye çalıştık. Üzerimize doğru gelmeye başlamıştılar. Kolumdaki kesik yüzünden epey hevesli geliyordu şerefsizler,karınları acıkmıştı herhalde. Ömer'le beraber olabildiğince hızlı koşup onları kızlardan uzaklaştırmaya çalıştık. Ama peşimizden ayrılmıyorlardı,sanırım kolumdaki kan kokusu onları tetikliyordu.
"Ömer sen burdan dön ve kızların yanına git, ben onları uzaklaştırmaya devam edicem. Kolumdaki kan kokusundan dolayı beni takip edeceklerdir."dedim.
Ömer öfkeli vede soluk soluğa"Saçmalamayı kes! Kurtulamazsın bu şekilde,beraber kurtulu...."
Ömer sözünü bitiremeden bulunduğumuz caddenin karşısından yaklaşık 10-15 kişilik insan sürüsü geliyordu.
"Onları ben çekiyorum! Benim yüzümden bizi buluyorlar. Git buradan! Ben onları uzaklaştırmaya çalışırım." dedim. Ciddi vede keskin bir dille "Eğer gitmez isen ikimizde ölebiliriz. Kızlarda bu hayata dayanamaz. Dön ve beni bekle, 2 saat içinde orada olucam."
Ömer'in konuşmasına fırsat vermeden yan sokağa yöneldim,Ömer'e gitmesi için işaret verdim. Ömer "Dikkatli ol" dedi, ve oradan uzaklaştı.
Ben o şeylerin yaklaşmasını bekledim. Ömer'in peşinden gitmemeleri için iyice yaklaşmalarını bekledim. Yeteri kadar yaklaştıklarında tüm gücümle koşmaya başladım. Kolum her geçen dakika daha kötüye gidiyordu. Bunların tek sorumlusu yunustu. Belkide onu orada ölüme terk etmeliydik. Bunun bedelini ona ödetmeden ölmek istemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonu #watty 2020
Ciencia Ficción"Kitabım oldukça yalın ve açık bir dille yazıldı. Okurken keyif almanız dileğiyle iyi okumalar"