~Devin Denman
Her zamanki gibi sabahın köründe uyandığımda saate baktım, 4 buçuk; hiç sekmez. Şanslı günümde olursam ancak 5 e kadar uyuyabiliyorum, onun dışında pek uyuyabilen biri değilim, olmadım da. Gözlerimin her zamanki gibi kızarık, saçlarımın da hep olduğu gibi dağınık olduğundan emindim. Dışarıdan baksanız "uyuşturucu" dersiniz, ben ise evren ile barışık olmayan vücut saatim derim. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: uyuşturucu kullanmıyorum, sadece sigara.
Yatağımda doğrulup derin bir nefes aldıktan sonra dolabıma yöneldim. Her zamanki gibi siyah bir şeyler giyip dolap kapaklarını kapadım ve odamın kapısına yöneldim. Kapıyı açınca beni Güneş'in ilk ışıklarıyla aydınlanan mavi gökyüzü karşıladı. Giydiğim ince uzun kollu üstün kollarını sıvayıp dövmelerimi göz önüne sererken, kampın girişine ilerledim. Bugün Chloe göreve gidiyordu, tabi ki onu görmeye gidecektim.
Evet tek çocuk olabilirim ama Chloe benim için bir kardeşten farksız. Duygularımı hiçbir zaman kolayca karşı tarafa gösterebilen biri olmamışımdır. Herkes beni soğuk, itici, kötü ve huysuz klasik kendini toplumdan soyutlayan tipik Hades çocuğu olarak görür. Açıkçası ne düşündükleri umurumda değil, ama bundan dolayı çevresi fazla kalabalık biri değilim, hiç olmadım da. Bu da umurumda değil, zaten bunlar sayesinde Chloe bana bu kadar yakın. Beni anlıyor, ne zaman nasıl hissettiğimi, yalnız kalmak istediğim zamanları, ona ihtiyacım olduğu zamanları...
Toplanma yerlerine vardığımda ortalıkta görünen tek kişi Chloe'ydi. Hep öyle olurdu. Onunla hiç göreve gitmemiştim ama her görevinden önce onu göndermek için yanındaydım, onun olduğu gibi.
"Günaydın."
"Günaydın." Çantasıyla uğraşmaktan beni fark etmese de sesimi duyunca ürkmemişti.
"Bir şey mi kaybettin?" Yoksa çantayı neden böyle karıştırsın, resmen içinde toplu iğne arıyor gibiydi.
"Kontrol ediyorum."
"Tahmin edeyim, onuncu kontrolün."
"Ha, ha ve ha Devin, çok komiksin. Ciddi bir şey yapmaya çalışıyorum." Beklediğim cümle geldiğine göre onu sinir edebilirim.
"Yoksa?" Devamını getirmeyince meraklı bakışlarını bana yöneltti.
"Yoksa Chloe Elizabeth Rochester korkuyor mu?"
Aradan geçen birkaç saniyeden sonra Chloe çantayı kapatıp sırtına aldı ve bu sırada Alex ve Lea meşe ağacının yanına gidip bizden birkaç metre uzakta durmaya başladılar.
"İnan bana, göreve gitmeyecek olsam bütün enerjimi üzerinde harcardım Devin ama şanslı günündesin." Söylediğine hafifçe tebessüm ettim.
"Benim başıma öyle şeyler gelmeyeli birkaç yıl oluyor ama sen bilirsin." diye mırıldandım ağzımın içinden, tabi ki bunu duydu ama hiçbir şey söylemedi. Tekrardan aramızda kısa bir süre sessizlik oluşurken bu sefer yeni çocuk bulunduğumuz bölgeye yaklaştı ve diğerlerinin yanına ilerledi.
"En son ne zaman eve döndün?" Chloe'nin ani sorusu üzerine biraz şaşırsam da omuz silktim ve başka yere bakmaya başladım.
"Bilmem, hatırlamıyorum."
"Boynundaki izler pek öyle söylemiyor."
Kahretsin.
"Önemli değil."
"Devin bak bunu kaçıncı kez söylüyorum bilmiyorum ama-"
"Ama o kadının evine gitmek zorunda değilim ve kendim yaşamaya başlayabilirim sen de bana yardım edebilirsin. Bunları biliyorum Chloe, ama dediğim gibi önemli değil." Cevabım üzerine kafasını öne eğerken kendimi biraz da olsa suçlu hissettim, bozulmuştu. Sonuçta benim için çabalıyordu. Elimi hafifçe çenesine dayayıp kafasını kaldırdım.
"Bir göreve daha bensiz gidiyorsun ve ne kadar sürecek bilmiyorum. Fakat aptal sarışını oynayıp kendini şu kızıl kafaya kaptırmazsan canlı döneceğinden eminim." Göz kırpıp söylediğim şeye karşı modu üzgünden sinirliye ışık hızında geçmişti.
"O çocuğa karşı bir şey hissetmediğimi şu küçük beyaz kafana soktuğun zaman seninle konuşmaya devam edebilirim." Deyip çantasını sırtına astı.
"Kolyeni boynundan bir saniye uzak tutarsan saçlarının her telini yolarım ve Chris beni durduramaz sarışın. Dikkatli ol."
Hafifçe kafasını sallayıp beni onayladıktan sonra arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım. Arkalarından gitmeyi düşündüm, sonuçta kampta yeni gelenlerle çalışmak dışında yaptığım bir şey yoktu ama kehanet beş kişiyi diyor, yani bana görev düşmüyor. Hem zaten Chloe'ye bir şey olsa hissederim. Birkaç yıl önce doğum günü için ona Hephaestus kulübesinden Nicole'un yaptığı kolyeyi vermiştim. Kolyesine eş olarak kendime de bir yüzük yaptırmıştım, böylece ikimizden biri ağır yaralanırsa veya hayati tehlike taşırsa diğerinin haberi olacaktı.
Saat henüz çok erkendi ve ortalıkta pek uyanık melez yoktu. Buna rağmen göl kenarına ilerlerken Nemesis'in kızı Neila ile karşılaşmıştım. Üzerinde siyah bir tişört, kot bir şort ve boynundan hiç ayırmadığı Ölüm Yadigarları kolyesi vardı. Nemesis deyince aklınıza tipik emo görünümlü hayattan bezmiş biri gelmiş olabilir ama Neila öyle değildi. Evet sakindi ve çok açık tenliydi ama saçları koyu kumraldı ve "normal" davranıyordu. Zaten pek çok kişiyle de konuşmazdı çünkü genelde kulağında kulaklıklarıyla gezerdi ve çoğunlukla Demeter melezleriyle takılırdı.
Yanımdan geçerken "Günaydın" demeyi unutmamıştı, ben ise sadece kafa selamıyla ona karşılık vermiştim. Isabelle'den duyduğum kadarıyla Neila bana karşı birtakım duygular besliyormuş, onu hayal kırıklığına uğratmamak için bu konuyu onunla hiç konuşmadım. Bu düzenli ilişki işleri, nasıl söyleyeyim, benlik değil.
Sanırım insanlar bu yüzden bende uzak duruyordu. Bazıları korkuyordu. İnsan canlısı değildim, gözlerinde hiçbir duyguyu hissedemeyen boş bir bedendim. Hayalettim; aralarından geçiyor, süzülüyordum. Oysa insanlar beraber gülebilecekleri, eğlenebilecekleri ve sürekli konuşabilecekleri insanlar ister. Ben bunların zıttıydım. Kendimce farklı olmak hoşuma gitse de, toplum tarafından pek kabul edilmiyordu. Kimin umurunda?
Ben Nogitsuneyim.
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Merhaba, merhaba ve merhaba. Yine uzun bir aradan sonra buradayım. Gerek teknik zorluklar gerek AS sınavları derken hikaye biraz durgunlaştı ama bu noktadan sonra sonuna kadar bir ara daha vereceğimi düşünmüyorum. Hikayem sizin sayenizde bu aradan sonra alanında #199'a kadar yükseldi ama mâlesef verdiğim aradan dolayı düştük. Arasız ilerlediğimiz sürece tekrar oraya ulaşabileceğimizi umuyorum. Eleştiri, öneri veya herhangi bir şey için yorum atabilir veya bana yazabilirsiniz. Umarım Devin'ın küçük karanlık dünyası hoşunuza gitmiştir, iyi okumalar.
Not: 14. bölüm en geç cuma günü gelecek. Bölümleri cuma günleri paylaşmaya devam edeceğim ama duruma göre haftada iki de olabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elixir
FantasyKaranlık, zifiri karanlık ve ıssız. Usulca ve yavasça yaklaşan birinin, bir şeyin ayak sesleri. Yaklaşıyor. Gördüğüm tek şey bir pelerin, yüzünü gölgeler örtmüş bir kimse, karanlığın içinde duruyor. Kafasının duruşundan anladığım kadarıyla bana bakı...