Bir Çift Göze Aşık

BÇGA -18-

ŞARKIYI DEDİĞİMDE AÇARSANIZ SEVİNİRİM.

Zakkum-Ben Ne Yangınlar Gördüm

YILMAZ GÜVEN

 

Masada oturduğumuzda Mert'in gözü Miranın üstündeydi. Kıskandığı her halinden belliydi. Onu seviyordu ama uzak duruyordu, saçma demeyeceğim çünkü bende öyleydim. Kanımızda mı var anlamadım.

 

"Ece bana sizin odanın anahtarını ver!" dedi ayağa kalktıktan sonra bakışları sinirliydi, yumruklarını sıkıyordu. Ece ise afallamış boş boş yüzüne bakıyordu.

 

"Sana diyorum ver şu lanet şeyi." dedi sertçe. Şoktan çıkmışçasına sarsıldı ve eli çantasına gitti anahtarı uzattığ0ında mert hızla alıp cebine koydu ve miranın masasına gitti. Bu hali neydi böyle? Kıskanç mert... Tipik Türk erkeği. Burak'a baktığım da memnuniyetle dudağı kıvrılmıştı. Ece ile aslı ise birbirlerine şaşkınlıkla bakıyordu.

 

"Ne yapmaya çalışıyor bu çocuk!" dedi aslı bana bakarak. Suyumdan bir yudum aldım ve yutkundum,

 

"Mert kendini gösteriyor... Yani gerçek mertti."

 

"Galiba hikâye burada başlıyor..." dedi Burak piç sırıtışıyla. Bence de dostum tam burada başlıyor...

 

 

 

 

 

MİRA YILDIZ

 

Gözlerimi açtığımda keskin sigara kokusu burnuma dolmuştu. Erkeksi parfüm kokusu çok güzel geliyordu, başımı döndürüyordu kokusu bile... Yüzümü yüzüne çevirdiğimde hala uyuyor olduğunu gördüm. Uyurken bile bu kadar tatlı olması garipti bir insan uyurken kötü görünürdü yani ben şişmiş gözlerim morarmış gözaltlarımla pekte tatlı gözükmediğime emindim.

 

Onu uyandırmak istemiyordum kolu beni sardığı için burada kalmıştım. Hafifçe kıpradığımda ona baktım hala gözleri kapalıydı. Elimle kolunu tutup yanına koydum yatakta oturdum ve ayaklarımı aşağı sarkıttım. Tam kalkıyordum ki eli kolumu tuttu. Kafamı ona çevirdiğimde bana sırıtıyordu.

 

"Günaydın bal göz. Sabahları çok çirkinsin." dedi ve yüzümü incelemeye başladı. Hemen yüzümü çevirdim ve ayağa kalktım.

 

"Sana da günaydın odun! Kendi tipine baktın mı?" dedim ona bakmayarak o sinir bozucu gülüşünü duyuyordum. Ona dönecektim ki- sert gövdesine çarpmam bir oldu. Çarpmanın etkisiyle sersemledim ve geriye bir adım attım.

 

"Ne yapıyorsun sen!" dedim bir elimle başımı ufalarken.

 

"Beni hissetmedin mi yani? O kadar etkilendin ki demek ki—" sözünü kestim.