Saatın 7 olmasıyla evden çıkmıştım. Siyah sırt çantamı sırtıma alarak, bir taksiye atlamıştım. Taksinin durmasıyla, parayı ödeyip, arabadan çıkmış ve barın kapısına doğru yürümüştüm.
Hızla, daha insan olmayan yerden yürüyüp, giyinme odasına girdim. Askılıklar da duran giysilerini alıp, giydim. Saçlarımın önüme gelmemesi için yukarıdan dağınık bir topuz yaparak, odadan çıktım.
İsmim, SeoHyun. Bazı sorunlar için çalışmak zorunda kalmış genç bir kızdım. Burada sadece bir ve ya iki ay çalışacağımı düşünüyordum. Ama işte hâlâ buradayım, onun için.
Her akşam, bar da insan topluluğu olurken, o, geliyordu. Her zaman, üst kattaki koltuklarda oturuyor ve etrafa bakıyordu. Yanlarına bazı kızlar geliyor ve onlarla eğleniyor, barın nasıl durumda olduğuna bakıyordu.
Patronum...
... Yakışıklıydı
Bayağı yakışıklıydı.
Onunla pek konuşmayız. Hah! Bir çalışan nasıl olurda patronuyla konuşabilirdi ki!? Her ay, maaş zamanı geldiğinde, Jimin denilen adam geliyor ve paralarımızı verip, gidiyordu.
Eh!
Onunda bir gideri vardı, tabii! Her zaman yanımıza kolsuz tişörtüyle geliyor ve bize o kaslı kollarını gösteriyordu. Bizi delirtmek istiyordu herhalde?
Yüzünden ne kadar ciddi gözüksede, bazen bizim ile konuşuyordu. Ve ne zaman onunla konuşsak gülüyoruz.
Onu çoğu kez kızlarla görmüştüm. Kızları pek fazla seviyordu galiba?
Patron ile ne ilişkisi olduğunu bilmiyordum. Arkadaşlar mı yoksa sadece o da bizim gibi bir çalışan mıydı, bilmiyordum.
Önümde parmağını şıklatan kişiyle kendime gelmiştim. Jimin, önümde parmağını şıklatarak bana gülümsüyordu. "Uyan!" Diyerek yanımdan ayrılmıştı.
Çoğu kez, Jimin bara daha erken gelirdi. O, gecenin sonralarına yaklaşırken geliyordu. Ve dediğim gibi, üst kattaki kendine ayrılmış yerde oturuyordu. Oturduğu gibi yanına yaklaşan kızlar vardı. Gecenin sonuna kadar içkisini içiyor ve yanında ki kızlarla eğleniyordu.
Önümde yeniden şıklatan parmakla kendime gelmiştim. "Ben sana ne dedim?" Dedi kaşlarını çatarak kendini ciddi gözükmeye zorlarken. "Ben, özür dilerim." Başımı eğmiş ve bir şeyle uğraşmaya çalışıyordum.
Bir kıkırtı çıkararak, yanağımdan bir makas almış ve uzaklaşmaya başlamıştı. O, komik biriydi ve sevecen. Ama ve lâkin sinirli olduğunda çok korkunç gözüküyordu.
Bir gün, burada, bir şey için büyük bir kavga çıkmıştı. Ne için olduğunu bilmiyordum. Jimin, bir anda adama saldırmaya başlamıştı. Hemen arkasından tanımadığım başka kişilerde gelmişler ve kavgaya karışmışlardı.
Sonra kavgaya birisi daha karışmıştı. Öyle sert vuruyordu ki adama. Sanki düşmanıymış gibi. İşte orada tanışmıştım onu. Sonra her gün onu üst kattaki aynı koltukta otururken görmüştüm.
"Bu üçüncü kez yakalayışım oluyor!" Duymam için sesini yükseltmişti. Hemen düşüncelerimden çıkarak bez ile tezgahı silmeye başlamıştım. Tanrım... Beni öldürecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS || THE BOSS
FanfictionJeon JungKook, sırtını koltuğa yaslayarak bütün yakışıklılığı ile duruyordu. Beyaz gömleğinin birkaç düğmesini açarak, kızları delirtiyordu. SeoHyun, bütün hayranlığı ile patronunu izliyordu. _ BxG [ Ana karakter JungKook'tur. ] _ @saricorap| Tüm ha...