Son dersimin bitmesine 15 dakika kalmıştı. Masanın üzerinde duran telefonun düğmesine basarak saatın kaç olduğunu görebilmiştim. Saat şuanda 7 olacaktı ve ben hâlâ okuldaydım. Şuanda barda olmalıydım.
Derin bir nefes alarak, dersi dinlemeye başladım. Tanrım... Olmuyordu. Öğretmen nasıl bir yavaşlıkla anlatıyorsa uykum geliyordu. Başımı sıraya yasladım. Ve sık sık telefonda saati kontrol ediyordum.
Dün ki olayda, daha doğru olay değildi. Garipti, onunla ilk kez göz göze gelmiştim ve bu beni heyecanlandırmıştı. Başını eğerek, tek kaşını kaldırarak bana erkeksi bir şekilde bakmıştı ve ben o anda eriyebilirdim!
Çok heyecan vericiydi. Ama bir sırası Jimin gelmiş ve bana dikkatli olmamı söylemişti. Dikkatte etmiştim zaten! Hiçbir yere dalmayıp, işimi yapmıştım. Çoğu kez gibi yine sarhoş olanları, bardan dışarı atmışlardı.
Zaten anlatmıştım, orada çalışanlar çoğu genç kızlardı. Ve bazı adamlar bu kızlar için geliyorlardı. Barın dışarısında iki koruma varken, içeride de vardı.
Bir ara boş zamanımda içeride ki korumaları saymıştım. Emin değildim ama on tane falan koruma vardı. İçkilerin satıldığı yerde, bu bizim yanımızda oluyor demek, üç tane vardı. Tabii üst kattakileri saymamıştım.
Daha önce hiç üst katta çıkmamıştım. Ve bazen merak etmediğim olmuyordu. Yanında ki kızlardan duymuştum, ki orada sadece zenginler ve ya önemli kişiler oturuyorlardı.
MinJi, bazen üst katta da garsonluk yapıyordu. Çoğu kez, onlar sipariş etmiyorlar, kendi oturduğu masaya içki şişelerinden istiyorlardı.
Boş vakitlerinde onu görmek için üst katta baktığımda, bir sürü yakışıklı yüz görmüştüm. O bara yaşlıların geldiğini hiç rastlamamıştım. Çoğu, genç veya 20'lerin üzerindeydi.
Aslında onunda yaşını merak ediyordum. Öğretmenin kitabını kapattığını işittiğimde yattığım yerden doğrulmuştum. "Serbestsiniz!" Diyen ses ile çantamı sırtıma atmıştım.
Hızla sınıftan çıkarak, bir taksi tutmaya çalıştım. El işareti yaptığımda yanımda bir taksi durmuştu. Arka koltuğa oturarak adresi söylemişti ve sırtımı koltuğa yaslamıştım.
Amcanın 'geldik' sesiyle parayı uzatarak, inmiş ve barın kapısına doğru gitmeye başlamıştım. Benimle beraber burada eğlenmeye gelen insanlarda gelmeye başlamışlardı. Saata baktığımda 7'yi geçtiğini görmüştüm. Cidden geç kalmıştım! SooBin bile gelmiştir!
İçeriğe girdiğimde, bayağı bir insan olduğunu görmüştüm. İçeriğe girdiğimde beni gören Jimin hemen yanıma gelmişti.
"Neredesin sen!?" Bağırmasada sesi biraz yüksek çıkmıştı. Başını eğerek, ondan özür dilemiştim.
"Ben üzgünüm-" Devam edeceğim sırada beni susturmuştu. "Üzerini giy, sonra konuşacağız!" Diyerek yanımdan gelip, geçmişti. Ah...
Hızla odaya girerek üzerimi giymiş ve çıkardığım giysilerinde çantamın içine tıkmıştım. Çantamın içinde zaten iki kitap olması sorun olmamıştı.
Tezgahın arkasına geçerek, sacimi gelişi güzel bir topuz yapmıştım. Nefes nefese kaldığım için SooBin bana dönmüştü. "İyi misin?" Başım ile onu onaylamıştım. "Geç kaldın ha?" Yeniden başım ile onaylamıştım onu. "Hiç sorma! Derslerin uzadı!" Kıkırdadı.
Tam bir iş ile uğraşacak iken Jimin gelmişti. "Geç kalma sebebini merak ediyorum?" Başımı kaldırmış ve Jimin ile göz göze gelmiştim. "Patron bile senden daha erken geldi!" Gözlerimi Jimin'den çekip, üst kattaki her zaman oturduğu yere baktım. Göz göze gelmiştik, sertçe yutkunup, gözlerimi yeniden Jimin'e çevirmiştin.
Tanrım... O nasıl bakıştı öyle!
"Ben özür dilerim! Bilerek geç kalmadım, derslerin uzadı ve anca bitti." Tek kaşını kaldırarak sordu.
"Derslerin mı uzadı?" Başım ile onu onayladım. Tam yeniden bir şey söylemek için dudaklarını aralamışken, SunHee onu susturmuştu.
"Kızın dersleri uzamış işte! Neyi uzatıyorsun?" Kaşlarını çatarak ona dönmüştü. "Sana soran mı oldu!?" SunHee umursamayıp, devam etti. "Kızın dersleri daha önemli dostum." Jimin ona laf yetiştiremeyeceğini anlayarak onu kovmuştu. "Uza."
Onu tekrar ederek buradan ayrılmıştı. "İzi." Yanımda ki SooBin ile gülmüştük. "Ne gülüyorsunuz? İşinize bakın!" Biz daha fazla gülerek işimize dönmüştük. O da bize trip atarak buradan ayrılmıştı.
"Bugün önemli birileri gelecekmiş ve bu yüzden patron geleceği saatten daha erken gelmiş." Diye bana açıkladı. Şaşırarak ona dönmüştün. "Kimmiş o?" Dudağını büsmüş ve omuzunu silkerken 'bilmiyorum" işaretini vermişti.
∞
İnsanlar olduğundan daha fazlaydı bu gece. O kadar kalabalıktı ki anlatamam. Tezgaha önündeki bir sandalye boşalırken, yeniden dolmuştu.
"Merhaba, fıstık!" Diye bir adam oturmuş ve bana bağırmıştı. Aldırış etmeden, herkese sorduğum soruyu sormuştum.
"Ne almak istersiniz?" Dudağını büzerek ilk önce üstümü süzmüştü daha sonrada istediği içkiyi. Sırtımı ona dönerek içki almış ve bir bardağa koyarak onun önüne koymuştum.
"Buyrun." Diyerek başka müşteriye baktım. Onun istediğini verdiğimde, boş kaldığım için bir bez parçasıyla, bardakları siliyordum.
"Her gün burada mı çalışıyorsun, bebeğim?" Bir süre saçma saçma sorular sorup, cevabını alamayıp buradan ayrılmıştı.
Gözlerimi her zaman olduğu gibi üst katta oturduğu yere çıkarmıştım. Bir adam ile bir şeyler konuşuyordu. Her gün olduğu gibi bu sefer yanında kızlar yoktu. Şaşırtıcıydı.
Önüme gelen müşterilere içkilerin veriyor uğurluyordum. Böylece yorucu bir akşam bitmişti.
BÖLÜM SONU.Daha ilk bölümlerde aksiyon falan beklemeyin. O kadar güzel yorumlar geldi ki önceki bölüme çok mutlu oldum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS || THE BOSS
FanfictionJeon JungKook, sırtını koltuğa yaslayarak bütün yakışıklılığı ile duruyordu. Beyaz gömleğinin birkaç düğmesini açarak, kızları delirtiyordu. SeoHyun, bütün hayranlığı ile patronunu izliyordu. _ BxG [ Ana karakter JungKook'tur. ] _ @saricorap| Tüm ha...