Jimin'in ince ve orta boylarında ki eli nazik bir şekilde direksiyonu kırarak arabayı restorandın kapısının önünde durdurmuştu. Bana bir bakış atarak inmemi sağlamıştı. Gülümseyen suratıyla yanına yaklaşan valeye bir tebessüm sunarak, anahtarı ona uzatmıştı. Vale anahtarı kapıp hızlıca buradan ayrılmıştı. Daha önce hiç böyle bir yere gelmemiştim. Restorandın içini daha göremesemde bahçesinden ne kadar pahalı bir yer olduğu belli oluyordu. Gerilmiştim. İyi giyindiğim için şükretmiştim.Jimin hala basamakların hemen orada durduğumu farkettiğinde bütün vücudunu bana döndürerek elini bana doğru uzatmıştı. Alt dudağımı ısırarak, heyecanımın geçmesini bekledim. Onu daha fazla bekletmek istemediğim için dudaklarımı birbirine bastırarak, elini tutmuştum. Kalın Ve dolgun dudakları gerdirmiş o beyaz dişlerini görmemi sağlamıştı. Elimi nazik bir şekilde sıkarak gözlerimin içlerine bakmıştı Ve yeniden gülümsemişti. Gülümsemesine karşı bende ona bir gülümseme yollamıştım.
"Rahatla." Bir kelimesiyle içimdeki heyecanın bir kırıntısını yok etmişti. Başımı onu onaylamak için salladım. Tuttuğu elimi arkaya doğru çekip beni yakınına çekmişti. Boş kolunu vücuduma sarmıştı. Bu hareketiyle kaybolan heyecanım ikiye katlanmıştı. Bir anda bu neyin nesiydi? Derin bir nefes alarak vücuduma sardığı koluyla beni göğüsü Ve kolunun arasında sıkışmamı sağlamıştı.
Beş saniye sürmemiş beni bırakmıştı. Bana bir bakış atarak: "Kokunu beğendim." Demişti.
Daha sonra elimi bırakmadan basamaklardan çıkarak restoranın kapısından içeri girmiştik. Oradaki adam Jimin'i gördüğü zaman zaten yüzündeki gülümsemesi onu gördüğünde daha da büyümüştü. Doksan derecede eğilerek ona olan saygısını göstermişti.
"Hoş geldiniz Bay Park!" Diyerek bakışları bana döndüğünde aynı şekilde bana da hoş geldiniz demişti. Yüz yüze geldikleri zaman yaşlı adam eliyle yön göstererek: "Size masanızı göstereyim." Demişti.
Bir çaremiz olmayarak onu takip etmiştik. Jimin ünlü biriydi. Bir barda koruma olmasına rağmen ünlü biriydi. Diğer seçenek ise zengin olduğu için ona saygı gösteriyorlardı. Onun zengin biri olduğunu bilmiyordum ama. Kim bir barın koruması olarak zengin olurdu ki? Düşüncelerimi bölen şey; Jimin'in benim için sandalyeyi çekmesiydi. Farkettiğim şey ise bize masayı gösteren yaşlı adam yanımızdan kaybolmuştu.
Gülümseyerek çektiği sandalyeye hızlıca oturmuştum. Utançtan mırıldanarak buna gerek olmadığını söylemişti. Duyduna emin değildim ama karşıma yüzündeki kocaman gülümsemesiyle geçtiğinde, duyduna emin olmuştum. "Centilmen bir erkek olarak bunu yapmam gerekiyordu." Diyerek gerginliğimi kaybolmasını sağlayarak beni güldürmüştü.
Bir dakika gibi kısa bir sürede garson yanımıza gelmişti. İkimizin önüne menüleri bırakıp gitmişti. Menüyü açtığım zaman içimden hemen kapatma isteği gelişmişti ama yanımda Jimin olduğu için bunu yapamamıştım. Bu fiyatlarda neydi böyle? Görenler sanki artın yiyoruz sanacaklardı. Acaba rahatsızlandığımı söyleyerek gitse miydin? Bunları benim ödememin imkanı yoktu! En azından en ucuz şeyleri söylemeliyim diye düşündüm.
Bir kaç sayfayı attırdığım zaman içinde en üçüz bulduğum şey salataydı. Ucuz dediğime bakmayın, diğerleriyle karşılaştırdınızda en ucuzu o oluyordu.
Yaklaşık üç dakika sonra geri gelen garson elinde ki not defteriyle bizim siparişlerimizi almaya gelmişti. Jimin bana bakarak benim söylememi beklemişti. Gülümseyerek garsona bakarak istediğimi söylemiştim.
"Ben bir mantar salatası Ve su istiyorum." Diyerek menüyü kapatarak garsona uzattım. Nazik bir şekilde dudaklarına bir gülümseme koyarak menüyü aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS || THE BOSS
FanfictionJeon JungKook, sırtını koltuğa yaslayarak bütün yakışıklılığı ile duruyordu. Beyaz gömleğinin birkaç düğmesini açarak, kızları delirtiyordu. SeoHyun, bütün hayranlığı ile patronunu izliyordu. _ BxG [ Ana karakter JungKook'tur. ] _ @saricorap| Tüm ha...