31| Akşam yemeği.

6.4K 622 187
                                    

Mantık, yazım yanlışları olabilir.
İyi okumalar!🤍



Yanımdaki sandalye sesli bir şekilde çekilmişti. Üzerinde şık bir takım vardı ve onu oldukça yakışıklı gösteriyordu, dürüst olmam gerekirse. Pahalı parfümü, masanın etrafında bulunan kişilerin parfümleriyle karışmış, bir bütün olmuşlardı. Saçları her zaman ki gibi ortadan ikiye ayrılmış ve geriye doğru taranmışlardı. "Bakıyorum da beni bekleme zahmetine girmemiş, yemeklerinizi söylemişsiniz." Yüzü kırıldığını gösteriyor ama sesi tam tersini gösteriyordu. Gözlerini, herkesin yüzünde gezdirmiş ve en sonunda tam yanında oturan bana dikmişti. Dudaklarında bir gülümseme oluşmuştu. "Demek sende buradasın Seohyun!" Sesi neşeli çıkmıştı. Gülümseyip, onu başımla onaylamakla yetindim.

Gözleri, göğüslerime doğru gitmiş ve bir kaç saniye gözlerini kırpmadan baktıktan sonra, "güzel görünüyorsun." Demişti. Rahatsız olarak yerimden kıpırdamıştım. Karşımda oturan Hoseokla göz göze gelmiştik. Kaşları çatılmış ve neler olduğunu çözmeye çalışıyormuş gibi duruyordu. Rahatsız olduğumun farkında olarak, Jackson'ın ilgisini kendine çekmeye çalışmıştı, konuşmaya başlayarak.

"Sen kim oluyorsun?"  Tahmin ettiğim gibi, gözlerini benden çekerek hoseoka bakmıştı. 

Elini, hoseoka uzattı. "Jackson," eli bir kaç saniye havada durdu. Ardından hoseok elini kavramıştı. "Ve sen kim oluyorsun?" Diye sormuştu jackson.

Bana baktı. Gözleri bendeyken, jackson'ın sorusuna cevap vermişti: "Memnun oldum, bende seohyunun sevgilisi Hoseok."

"Ne!? Hoseokun arkadaşın olduğunu söylemiştin!" Jihyun* şaşkın bir şekilde bana dönmüştü ve benden cevap bekliyordu. Sustum. "Ah, Seohyun ilişkilerini kimseye söylemeyi sevmez. Kendine saklar. " hoseok sırtını geriye yaslamış, jacksona bakmıştı. Gözlerimi şöyle herkes de gezdirirken, Jungkookun üzerinde sevepsizce durmuşlardı. Hiçbir şey yokmuş gibi durmuş, yemeğini yiyordu.

"Ah, ne kadar üzücü! Oysaki ben buraya Seohyun için gelmiştim. " jacksonun söylediği şeyle ona baktım. Gülümseyerek, bana bakıyordu.

Dikkatim, jacksonun arkasındaki iki kişiye kaymıştı. Tesisatçı giysileri ve taktıkları şapkalarıyla, tanınmaz hale gelmişlerdi. Lakin, birisinin kafasını kaldırması ve buraya bakmasıyla yüzünü açıkça göstermişti. Çok kısa süreliğine Tarhyung bizim masay bakmıştı. Yanındaki, ona göre kısa kalmış ve sıska duran  kişi de yoongi olmalıydı.

Oraya fazla baktığımı fark ederek, bakışlarımı cektim ve kibarca gülümsemiştim. Bakışlarımı jacksondan çekerek jungkooka baktım. Acaba o da fark etmiş miydi, diye düşünürken, göz göze gelmemizle anlamıştım. O da fark etmişti. Sustum.

"Aşk olsun jungkook! Bir merhaba bile demek yok." Jungkook, bakışlarını jacksona çevirmişti. "İlgin sadece Seohyun da olduğu için fırsat bulamadım." Bunu dedikten hemen sonra bakışlarını tabağına indirmiş ve yemeğinden yeneye devam etmişti.

-
Her zaman ki yerim de: tezgahın arkasındaydım. Gündüz olduğu icin pek fazla insan yoktu daha. Bu yüzden bazen rahatça oturup, birbirimizle konuşma imkanımız olabiliyordu. Mihi ve kardeşi karşımdaki taburelerden birilerine oturmuşlar ve bacak bacak üzerine atmışlardı. Yüzlerinde kocaman gülümseme vardı. Çenelerini avuç içine yaslayarak, gözlere kırpmaya devam ederken bana bakıyorlardı.

"Ne?" Diye sordum çıkan kısık sesimle.

"Ne yaptınız akşam?" Diye sormuştu minji. İki meraklı yüz bana bakmayı sürdürüyorlardı.

Onların yaptıkları gibi çenemi avucuma yaslamıştım. Alt dudağımı büzerek, "hiçbir şey." İki kardeş aynı anda kaşlarını kaldırarak bana 'sen ciddi misin?' Bakışını atmışlardı. Başımla onaylamakla geçtim onları.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 05, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BTS || THE BOSSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin