Tam karşımda burun deliklerini açmış, konuşsa ağzından ateş çıkacakmış gibi sinirle gözlerini bana dikmiş Pamir'in çakma nişanlısı duruyordu.
Sinirle sıkmış olduğu dişlerinin arasından,
'-Senin burada ne işin var ! Ne cürretle buraya geldin!'demişti boya küpü.
Al işte gelde şimdi saçını başını yolmadan durumu açıkla.
'- Beni buraya Pamir çağır...'
Lafımı bitirmeme izin vermeden,'-Kes sesini kimse görmeden hemen buradan gideceksin!'
Deyip kolumdan iteklemesiyle ayağımı burktuğum yer ve topuklu ayakkabımında yardımı sayesinde kırmızı halıyla bütünleşmiştim. manyak mıdır nedir hem soruyor burada ne işin var diye, hemde dinlemiyor. Deli galiba(!)Ayağımın acısıyla gözlerim dolmuştu ki kafamı kaldırmamla yüzüme ardarda gazetecilerin flaşları patlamaya başladı bile.
işte şimdi bir yerin dibinden alırım kafamı sokmak için. Sanki beni ittiren Pamir'in çakma nişanlısı değilmiş gibi gazetecileri görmesiyle gülümseyip elini bana doğru uzatmıştı yardım etmek istermiş gibi.
Benim iyiliğimden mi yoksa salaklığımdan mı bilmiyorum ama onu orda küçük düşürmemek için elini tutmuştum. Elini tutmama şaşırmış olacak yüzünde ani mimik değişimi olmuştu. ki bu durumdan bende şaşkınım. beni kaldırıp kulağıma,
'-Hemen burdan toz ol yoksa hayatını karartmak için hiç tereddüt etmem.'
demişti.
bu durum iyice canımı sıkmaya başlamıştı artık. Sanki hayatım mükemmel gibi birde Pamir'in çakma nişanlısı çıkmıştı başıma. Hayır yani birde dalga geçermiş gibi hayatını mahvederim diyor. Gel anacım gel bir sen eksiktin hayatımı mahvetmemek için zaten sende gel dememek için zor tuttum kendimi.
Sürdüğü fondötenle gazetecilerin flaşlarının yardımıyla ruh gibi gözüktüğünün farkında değil galiba garibim.
Yüzüme karşı sinsi sinsi gülerken gözlerim kanamamak için direndi resmen. Tabi bende altta kalır mıyım ?
Bende ona karşı sinsi sinsi gülümseyip teşekkür ettim, tabi ki bu elit kişiliğimi boya küpü yüzünden bozacak değilim. Ayağımın acısını görmezden gelerek arkamı döndüm büyük giriş kapısından girmek için. Bu olanlar yeterince benim canımı sıkmışken Pamirin de şimdi canını sıkmaya gerek yok diyerek olanları anlatmamaya karar verdim.
Kapıdan içeriye girdiğimde elindeki tepside içki ve atıştırmalık taşıyan garsonları görmem zor olmamıştı. Az ilerideki sahnede piyano çalan beyaz giyinmiş orkestra vardı. ortada süslenmiş yuvarlak masalar, etrafında da barbie bebekleri aratmayan kadınlar ve beyler vardı. E peki Pamir neredeydi şimdi ?
Ben kapıda dikilmiş etrafı süzerken yan masada içkilerini yudumlayan bir kaç erkeğin bakışlarıyla karşılaşmıştım ki birisi vakit kaybetmeden karşımdan diş macunu reklamlarından fırlamış gibi dişlerini göstere göstere yanıma doğru geliyordu.
Çocuğu görmezden gelerek o yanıma gelmeden ben kaçıp Pamiri bulma girişimde bulunmak isteyip bir adım atmıştım ki lanet ayak bileğim beni yüz üstü bırakıp yine burkuldu. Yine yere düşme korkusuyla gözlerimi kapatmıştım ki bir el belimi tutarak düşmemi engellemişti.
Gözlerimi açtığımda karşımda diş macunu reklamcısı gibi bana doğru gelen beyin olduğunu görmüştüm. Tabi görmemem mümkün değildi ki çocukla aramızda bir nefes vardı burun burunaydık resmen. E bu durumu gazeteciler kaçırsa şaşardım zaten.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Yan
Teen FictionAnnesi küçük yaşta terkedip gittiği için yüzünü bile hatırlamayan. Aynı evde yaşamalarına rağmen babasının onu istememesinin dışında, hayatına tek başına devam etmeye çalışan deli dolu bir kızdır afra.. ta-ki birgün karanlık adamı karşısına çıkana...