- KÖTÜ GÜN -

1.6K 64 6
                                    

Kapıyı açtığımda berkenin olduğunu görmem korkmama ve şaşırmama sebeb olsada, benden Özür dilemesi bu duygularıma bir nebze engel olmuştu.

-'Afra ben senden Özür dilerim yani okulda ki yaptıklarımdan dolayı beni affet lütfen.'

Kafasına taş mı düşmüştü şimdi bu çocuğun ayol. Niye şimdi durup dururken yaptı ki bunu ilginç. İç sesimle bunları konuşurken kendime gelip, biran önce berkeyi burdan postalayıp işe gitmem gerektiği geldi aklıma.

-'Berke bak senden beni anlamanı filan beklemiyorum zaten. Ayrıca o zaman ki yaptığın davranışı da unutmak istiyorum. Yani buraya kadar gelmenede gerek yoktu biraz daha geç kalırsam sayende işimden kovulmuş olucam'

-'peki haklısın ama seninle tekrar konuşmak istiyorum. En azından seni kaybetmek istemiyorum kendimi sana açıklamama izin ver.'

-'tamam tekrar konusucak şimdi git lütfen' Diyerek zorlada olsa Berkeyi gönderdiğimde odadan telefonumu ve çantamı kaptığım gibi durağa koşmaya başladım.

...

-'farkinda mısın afra ama sürekli geç kalıyorsun işe. Buraya istediğin saatte gelip cıkamazsın ve ben seni bu konu hakkında sürekli uyarmama rağmen sende hiç bir değişiklik göremiyorum. Bu yüzden kovuldun!.'

Ahmet abinin sözlerinden sonra, vur anasını satıyım sende vur düşene. Demek istesemde bana bir haftalık yetecek maaşı mı da alıp Türkan Şoray misali çıkıp evimin yolunu tuttum.

Otobüste kafamın içinde olan kahusu toplamaya çalışırken,

-'Kızım telefonun çalıp duruyor kafam ağrıdı burda.'
Deyip omzumu deşen teyzeye kafamı çevirdiğimde elimdeki telefonu işaret ediyordu.
Ekranda karanlık adamım yazısını okumamla içimdeki kelebeklerin tepindiğini hissetiğime yemin edebilirim.

-'lan kızım kaç defa dicem sana şu telefonu kullan diye! Bu üçüncü arayışım seni.!'
Ve yine bir karanlık adam klasiğiyle kükredi telefondan kulağıma kulağıma.

-'bağırma bana duymadım aradığını. Hem açmak zorunda da değilim! ben mi dedim sana bu telefon zımbırtısını al diye.'

Sinirlenip yüz kaslarının son derece gerildiği gözümün önüne perde gibi geldiğinde istemsiz gerilmiştim.
Burnundan soluyarak sabır diliyor sanırım şuan.

-'nerdesin.'

-'eve gidiyorum otobusteyim.'

-'iyi eve gidince mesaj at geldim diye.'

Diyerek yüzüme telefonu kapatmıştı bile. Telefonun ekranına bakarak, 'Keşke benimde cevap vermemi bekleseydin canım yaa(!)' Dediğimde
Yanımdaki teyze dünyaya ilk ayak basan uzaylı görmüş gibi gözlüklerinin altından bana bakıyordu..

-'çocuğum bıraksana saçlarımı! Yok. Yok yemek değil onlar. Bırak bakıyım. Aaa bak bakıyım dışarıya ben oramıyım değilmiyim hadi.'

Gözlerimi açıp arkamda oturan bebeğin saçlarımı son derece yolup ağzına sokmasını engel olamadığıma mı yanayım. Yanımdaki teyze omuzumda uyuyup salyalarını akıttığına mı. Yoksa otobüste nefes alınıcak yer olmadığına mi yanayım bilemedim doğrusu!.

Otobüsten kendimi dışarıya attığımda dükkan vitrinlerinden kendime göz ucuyla baktım. Evet. Dişardakilerin bana neden savaştan cıkmışım gibi baktığını şimdi daha iyi anlıyordum.

Eve gitmeden bir kaç bişey almam gerektiği için markete uğramak zorundaydım.
Markete gittiğimde çikolataları görmemle gözlerimden kalp emojisi çıkması bir olmuştu.

Marketten çıktığımda yağmurun başladığını görmemle elimdeki poşetlerle eve doğru depar attım resmen.
Gerçi eve yaklaştığım da sırıl sıklam olmuştum bile.

Elimdeki poşetleri mutfağa atıp duşa girip çıktığımda akşam olduğunu farkettim.
Sıcak bir kahve bugünün kurtarıcısı olması dileğiyle battaniyemin altına girip akşam yağmurunun gök gürültüsüyle kitabımı elime alıp okumaya başladım..

 Sıcak bir kahve bugünün kurtarıcısı olması dileğiyle battaniyemin altına girip akşam yağmurunun gök gürültüsüyle kitabımı elime alıp okumaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapının çalmasıyla kendime gelip irkildim. Ilk pamirin olduğunu düşünüp sevinsem de, sabah gelmiyeceğini söylediği geldi aklıma. Ee o zaman kimdi kapıya vurup benim rahatımı bozan densiz kim diyerek üşendiğimden kapıyı açmamaya karar verip kitabımı okumaya geri döndüm.
Sanırım kapıda ki iç sesimi duyduğu için hızlıca ardarda vurmaya başladı.

Söylene söylene yerimden kalkıp kapıyı açtığımda içeriye bodoslama dalan, babamın da kumarda arkadaşı olan göbekli, bıyığının altından sinsi sinsi gülen 50 yaşlarında sapık kiracımız Şükrü amcaydı.

-' iki aydır evin kirasını ödemiyorsun afra hanım. Baban var diye ses etmiyordum eskiden ama şimdi işler değişti bilmem anlata bildim mi. Ya şimdi ev kiramı verirsin yada çıkar gidersin.'

-'şey. Şükrü amca şuan param yok. Biliyorsun kimsem de yok gidip isteyecek. ama en kısa zamanda kiranı vericem söz.'
Dediğimde,

-'Tamam güzelim sorun yok. o zaman sende başka türlü ödersin borcunu.'
Sarı dişleriyle bığının altından pis pis gülerek üstüme doğru yürümeye başladığında sehpaya takılıp düşmeme lanet ettim.

kalbim korkudan yerinden çıkacak gibiydi. Kanımdaki sıcaklık hızlıca vücuduma dağılıyor. Beynim durmuş. Alnımdaki terler göz yaşlarımla birleşmişti. Bedenim kasılmış bir şekilde hissetmiyordum. Gök gürültüleri artık beynimde yankılanıyor. Sesim çıkmıyor içimdeki çığlıkları ise kimse duymuyordu..

Benimle YanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin