"Ne yapabilirdim ki ? Sen söyle ! Duruyorsun duruyorsun, tam hayatımı düzene koymaya çalışıyorum, bir kıza alışmaya, onu hissetmeye çalışıyorum ve sen bunlardan sonra mı bana bunları söylüyorsun ?! Baya geç kaldın, kusura bakma."
Kabuğuma çekildim, söyleyecek tek bir kelimem dahi yoktu. Sonuna kadar haklıydı. Sustum ben de.
"KONUŞSANA KONUŞ HADİ ! KONUŞSANA !"
Bu sefer o bağırıyordu. Kinder sinirlenip gitmişti zaten Boo'nun bana söylediklerinden sonra. Aa, tabi bir de onlar vardı. Ciddi olmadığına emindim. O yüzden siklememiştim bile. Sustuk. Gerçekten ikimizin arasını kurtaran da bozan da buydu: Sessizlik.
Yağmur baya yağıyordu. Ben yine bir sigara yaktım o da. Leş gibi sigara kokuyorduk. Onu bilmiyorum ancak benim zerre umrumda değildi. Hiç konuşmadık. Ben ağladım o sustu. Sonra konuştu:
"Olmayacak."
"Biliyorum."
"Benim için zor olmaz ama seni merak ediyorum. Açıkçası iki üç güne unuturum seni, ama sen ?"
Çok sakindim, neden bilmiyorum. Antidepresan ve sigaradan sanırım.
"Zor olur. Düşündüğünden çok daha zor. Kat kat daha zor. Muhtemelen iki üç hafta acıdan ölecek kıvama gelirim, ölürüm belki. *güldüm* Acı geçer mi dersen; geçmez. Ama artık alışır bedenim. Canımın yandığını da anlamam. Zaten sömestrdan sonra İtalyan lisesine gidiyorum, terapi de alıcam."
"Terapi ?"
"Kendimden korkuyorum. *sigara dumanını bıraktım* Kendime bir şey yaparsam falan diye yani."
"Gerçekten o kadar incittim mi seni ?"
Başımı evet anlamında salladım. Yanıma aldığım küçük clutch'tan antidepresan kutusunu çıkardım.
"Bunlar yardımcı oluyor ama."
Gözlerime baktı, ben de baktım. Dakikalarca. Gözlerim buğulanınca tekrar konuştu:
"Ya gerçekten özür dilerim ama sen nasıl aşık olduğun insanı seçemiyorsan ben de zorla aşık olamıyorum. Ama sakın kaybolma duygularında. Kaybolmuşsun çünkü."
"Kaybolmadım duygularımda. Kaybolmak, ne hissetmen gerektiğini ancak hissedemediğini açıklar. Ben onu bile bilmiyorum. Senden beni kurtarmanı beklerdim, içinde boğulduğum aşktan kurtarıp sıkıca sarılmanı beklerdim. Hayatımdaki neredeyse herkesi her hangi bir sıkıntıdan boğulmak üzereyken kurtardım ama kendimi kurtaramıyorum. Komik. Neyse hoşçakal. Olmadı bunu da böyle kapatalım."
"Haklısın, iyi bak kendine."
Gülmeye başladım, önce hap kutumdan antidepresan alıp içtim. Sonra kendimi kaybettim, duygularım ters tepti. Kahkaha atmaya başladım.
"Ahaha, ama ayrılmadan önce bir selfie çekelim lütfen, *gülüyorum* sen orta parmak çek ama, hani siktin ya tüm hayatımı hadi hadi gülümse ama parmağını havada tut. *güldüm*"
Yapmadı tabi. Ben yine çektim ama. Acıya belli bir zaman sonra alışacaktım dolayısıyla ondan bana kalması gereken gerçek bir belge olmalıydı, oldu. Onu çektikten sonra da gittim zaten, ağlamadım hiç. Olayın ciddiyetini kavrayamamıştım, hap etkileri.
Eve geldim, annem evdeydi. Makyajımı silip yanına gittim. Terapi almak istediğimi söyledim, sebebini sordu. Bunu onunla konuşabilseydim terapiste ihtiyacım olmayacağını söyledim.Kadın antidepresan kullandığımı bile bilmiyordu. O da uzatmadı. Birini aradı, zaten raporum vardı. Ertesi gün öğlen 12:00 'de gidecektim. Bu kadar yakın beklemiyordum açıkçası. Daha iyi oldu benim için. Duşa girdim, orada anladım işin ciddiyetini. Ağladım, küvette bir saate yakın kaldım. Çıktığımda elim ayağım buruş buruştu. Üstümü giyinmedim bile. Bornozla uyudum.