Neye uğradığımı şaşırmıştım. Evet, belki bundan bir ay kadar önce bir zamanda bunu yapmış olsaydı sevinçten havalara uçardım ama şuan kafam oldukça karışıktı.
Bir şey söylememe fırsat kalmadan restoranın kapısını ittirdi. Dışarıdan bakılsa "mutlu bir çift" gibi görünürdük. Korku ve telaşla karışık duyguların etkisinde, gözlerimle Yeşil'i aradım. Bir yandan da sessiz ama ne düşündüğümü Boo'nun rahatça anlayabileceği bir ses tonuyla konuşuyordum.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen ?"
"Hoşuna gitmedi mi ?"
Hala Yeşil'i bulamamıştım.
"Şuan seni erkek arkadaşımla tanıştırmaya getirdim ve bunu mu yapıyorsun ?"
Güldü. Küçük bir gülümseydi. Çok küçük, fazla çekici.
"Gülme ya, cevap ver !"
"Sen benim soruma cevap verdin sanki."
Elimi elinden kurtarmaya çalışıyordum ama başarısızdım. Sanki ellerimiz afiş tutkalları ile birbirine yapıştırılmıştı.
"Tabi cevap vermeyeceğim, haklı olan benim burada ! Hem erkek arkadaşım bizi böyle görse ikimiz açısından da hiç hoş olmaz söyleyeyim."
"Biz Behlül ve Bihter oluruz, o da Adnan Bey olur. Eğlence çıktı işte fena mı ?"
Sinirleniyordum, bir yandan da mutluydum. Elimi tutmuştu sonuçta. Diğe tarafta Yeşil'i düşünüyordum.
Yaklaşık 7-8 dakika hiçbir yere oturmayınca çalışanlardan biri yanımıza geldi.
" **** 'e hoşgeldiniz, isterseniz buyrun sizi bir masaya alalım."
Yapacak bir şey yok gibi görünüyordu. Çaresizce başımı salladım.
Tam bir masaya oturacaktık ki bir ses duydum ve beynimden vurulmuşa döndüm.
"Anasını Satıyım Yazarı, buradayım ben ! Gelsenize."
Yeşil'di. Yeşil'di. YEŞİL'di. "Eyvah şimdi yarrağı yedik." diye düşünüyordum, terlemeye de başlamıştım üstelik.
Yeşil bana doğru geldi, sarıldı. Ne yapacağımı bilemedim. Ben de sarıldım. Çok garip bir şekilde aşırı sakindi.
"Yarım saattir sizi izliyorum. Siz beni bulun diye sesimi de çıkarmıyorum, ama baktım bulamayacaksınız ben geleyim dedim. Bu muydu beni tanıştıracağın kişi ?"
Başımı "Evet." anlamına gelecek şekilde salladım. Ellerim gerginlikten terlemiş, sırılsıklam olmuştu.
Ben ve Yeşil yan yana oturduk, Boo'da karşımıza geçti. Suratı düşüktü. Birkaç dakika sessizce oturduk. Sessizliği bozan Yeşil oldu.
"Bir yerden çok tanıdık geliyorsun bana."
Boo umursamaz bir şekilde omuzlarını silkti.
"Nereden tanıyor olabilirsin ki ?"
Yeşil biraz düşündü. Veya düşünmüş numarası yaptı. Bugün dahi emin değilim.
"Hatırladım. Şu selfie'deki çocuksun sen."
Boo şaşırmıştı. Biraz merak sezdiğim bir ses tonuyla sordu.
"Ne selfie'si ?"
Yeşil telefonunu çıkardı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyor bir taraftan da çılgınca bir şey yapmamasını umuyordum. Sonra o fotoğrafı açtı. O fotoğrafı. Hani parkta, ben ve Boo, Boo'nun ondan uzak durmamı söylediği fotoğraf. Benim çektiğim.