İno yemek boyunca eğlenmişti, ilk defa bir erkek evindeydi ve onu bayağı eğlendirmişti.
Sofrayı topladıktan sonra salona geçtiler. İno misafirine istediği bir şeyin olup olmadığını sorunca Sai doğal halini görmek istediğini söyledi. İno'da bunun üzerine televizyondan bir şarkı kanalı açtı, Sai'nin elini tuttu ve onu dans etmeye zorladı. Gecenin bir yarısı ikisi de müzik dinleyip dans ediyordu. İno normalde bunu yapmazdı ama şimdi yapmak istemişti. Biraz daha eğlendikten sonra yatmaya gittiler.
İno sabah erken uyanmıştı, kahvaltı hazırladı. Kahvaltı için küçük küpler şeklinde dilimlenmiş domatesler, altlarında kare şeklinde peynir, onun altında salatalık-dilimlenmiş-, en alt kat ise sucuklu yumurta vardı. Bunu katları iki kepek ekmek arasına koydu. Sandiviçleri hazırlanmıştı. Elleriyle sıktığı elma, kayısı ve çilek karışımı özel bir meyve suyu vardı. Ek olarak tost yapmıştı ama içine sosis, salam, sucuk koymuştu. Son kez sofraya baktıktan sonra güzel olduğuna karar verdi. Son bir şey yapması gerekiyordu, o da; Sai'yi uyandırmak. Salondan bir yastık aldı, arkasına sakladı. Parmak ucuna çıktı ve Sai'nin odasına yürümeye başladı. Sakura'dan sonra ilk defa birini böyle uyandıracaktı.
(Geçmiş)
Küçük İno, inatla uyuyan arkadaşını uyandırmayı deniyordu ama bir türlü başaramıyordu. Soğuk su dökmüştü, gıdıklamıştı, saçma sapan sesler çıkarmıştı, kulağına işkence edecek derece de bağırmıştı... Ama hiçbiri sonuç vermiyordu.Tam hüsrandı. Pes ederek yastığı eline aldı ve yüzüne kapattı. Nefes alamayınca geri çekildi. İşte o an aklına bir fikir geldi.
Küçük ve dikkatli adımlarla Sakura'nın yattığı odaya gitti. Kapıyı yavaşça açtı, ses çıkarmamaya özen gösterdi. Yatağa yaklaştı, " Sakuraaaa!" diye bağırdı. Yastıkla vurmaya başladı. Yetersiz kaldığını düşününce yatağa çıktı ve zıplayarak vurmaya başladı.
Sakura başta tınmadı ama İno yatakta zıplayınca sinirle uyandı, yatakta zıplamayı bırakıp hızla kaçan arkadaşına baktı: "İnoooo!" diye bağırdı. Peşinden koşmaya başladı.
(Geçmiş-Son)
Odaya vardığını fark etti. Eski anısı ile heyecanı daha çok artmıştı. Kapıyı sessizce açtı, Sai'nin uyuduğunu gördü. Siyah saçları ışığın vuruşları ile daha da güzel gözüküyordu ama görev görevdi. Önce Sai'ye normal bir şekilde seslendi, bu işe yaramayınca bağırdı. Son olarak tekrar bağırdı ve yastıkla saldırıya geçti. Sai'den ses gelmeyince yatağa çıktı ve zıplayarak devam etti.
Sai kafasına gelen yastıkla uyanmaya başladı. Yatakta zıplayan ve bu saldırıyı yapan birinin olduğunu hissedince hızla uyandı. Karşısında saçma bir gülümseme ile duran İno'yu görünce gülümsedi. Sonra yaptığı şey aklına gelince oflayarak kaçan kızın peşinden gitmeye başladı. Bu kovalama mutfağa kadar sürdü, hatta orada bile devam etti, kahvaltı için ikisi karşılıklı oturup yemeğe başladılar. Sai için bu bile bir ilkti, kimse ona böyle davranmamıştı, kimse ona bu kadar çok gülümsememişti. Belki bencilce olacaktı ama portreyi yapmak istemiyordu, daha doğrusu ertelemek istiyordu, zaten altı günü daha vardı. Bu duygu onun için daha öncelikliydi. Bu neşeli hal, onun için daha değerliydi. Sanatı için ilham artışını sağlayan şeyi aklına kazımak istiyordu, kullanmak istemiyordu.
Saat on ikiyi geçmişti. Caddeler kalabalıklaşmaya başlamıştı. Kafeler, restoranlar dolmaya başlamıştı. Sai'nin ve İno bu kalabalıkta gülümseyerek yürüyen az çiftlerden biriydi. Dışarıdan bakınca İno iki eliyle Sai'nin kolunu tutmuş ona bakarak gülümsüyordu. Sai'de bu halden memnun kalmış gibi önüne bakarak gülümsüyordu. Bundan yola çıkanlar onları nişanlı veya yeni evli bir çifte benzetiyordu. Bazıları ise -onlar kalabalıkta gülümseyen çiftler- birbirine gerçekten aşık iki sevgili gibi görüyorlardı.
Sonunda ikisi de hoş bir kafe buldu, şemsiyeli bir masaya oturdular. İno başına taktığı el yapımı yazlık şapkayı çıkardı, saçlarını saldı. Sai ise yanındaki deftere bu halini çizmeye başladı. Sabah yapmıyacağım demişti kendine ama durduramıyordu kendini işte. Hızlıca çizmine başladı. Siparişler gelmişti ve İno kendininkini yemişti. Sai ise yavaş yavaş bitiriyordu. Çizim ile yemeği beraber bitti. Çizdiği şeye baktı ve gülümsedi. Sonra hızlıca defteri kapadı. Küçük bir çizimdi ama onun için değerliydi. Sanatının ilk doğallı karşısındaki güzel sarı kayısıydı. Kendince bir ad vermişti ona. Hoşuna giden şeylerin adıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON PORTRE (SAINO)
Teen FictionSahnede parlayan sarı bir kuğu ve adını unutmuş bir ressam hiçbir zaman aynı portreye konulmamıştı, kimse bunu becerememişti. Ama o gece siyah saçlı, beyaz tenli genç adam, sarı kuğuyu bu portreye sokmaya karar verdi. "Sadece bu gece yapacağım son p...