Baharda açan pembe çiçeklere ufak oğlan elindeki fırça ile tuvalini boyadı. Hafif boynu bükük bu toz pembesi çiçekleri annesi hep sevmişti, eğer bir resimlerini ona götürürse onun mutlu olacağına emindi. Bunun verdiği neşe ile elindeki fırçayı yerdeki tuvalini üstünden çekti. Çok az kalmıştı resminin bitmesine, birkaç fırça darbesi ile renkler arasında doğacak uyumu görmeye başlamıştı.
Kuş sesleri arasında çimenlerin üzerinde uzanan kadına baktı adam, bundan belki de beş yıl önce eline tekrar eski tuvalini alsaydı ve bu kadını tekrar çizseydi o sahnedeki ışığı yakalayamacağına emindi. Bir kez doğan bu ilham kaynağının ömürde bir kere doğduğunu ve ondan sonra sadece özgür bir ruh ile geri geldiğine dair bir söylenti vardı ve adam bu efsanenin gerçekliğine bizzat tanık olmuştu hem kendinde hem eşinde. Doğal bir gelişme vardı sanatlarında. Sade ve güzeldi doğal hali ile. Hafif hafif gelişiyordu o kadar. Çıkardığı eserler ise giderek daha canlı oluyordu. Bu gidişle resimler kendi tarzları ile üç boyutlu olacaktı. Bunun yanında eşinin dansları ise daha çok anlam ve duygu barındırmaya başlamıştı. Sanatları onlara giderek bağlanıyordu.
Oğlan annesinin ve babasının yanına koştu. Aniden takıldığı taş ile yere düştü ve hızlıca resmine baktı. Çimenler yapılmıştı ve resmi mahvolmuştu. Ayağa kalkmadı. Telaşla annesi geldi. Somurtan oğlunun resmine baktı. Şaşkına ağzı açıldı. Eşi yanlarına geldi ve o da resmi görünce şaşırdı. Karısına, "Sence de onun yeteneği bir gün dağlar arasında fark edilmeyecek mi?" dedi. Eşi, "Evet. Evet öyle ve o zaman tüm dünya yeni bir sanat görecek." dedi. Oğlan bu cümleleri anlamadı. Resmini beğenmediklerini sandı, "Çok iğrenç o." dedi. Babası, "Hayır, bu mükemmel." dedi.
Boynu hafif eğik toz pembesi yaprakları kapalı çiçeğin sanki bir izleyici gibi gözükmesine neden olan dağınık sonradan yapışma çimen yığınları tek bir noktaya değil. Hafif hafif etrafa yayılmıştı. Çiçeğin ince gövdesindeki yaprakları ise hafif açılmış kollar gibi çimenlere doğru eğilmişti. Arka fonda ise araları siyah olan yeşil yaprakları parlayan ağaçlar vardı. Gövdeleri sönük renkteydi. Solmuş gibiydi gövdeleri, yaprakları ise tam tersi bir parlaklığa sahipti. Tepedeki güneş ise ışıklar saçarak resme yukardan bakıyordu. İşte tüm bu mükemmel görüntü ufak çocuğun resmine sonradan katılan çimenler sayesinde daha olgun olmuştu. Yetersiz çizim yeteneğini saklamışlardı. Ve insanların zihnini kandırarak üç boyutlu bir anıya çevirmişlerdi. Ailesi bu porteyi Altın Kuğu'nun yanına asılmasını rica etmiş, rica hemen kabul edilmişti ve resme Kalp Paleti'nden Kuğu'ya denmişti. Elbette bu adı oğulları ve oradaki çalışanlar karar vermişti. Böylece yeni bir ışığın doğduğuna dair tekrar sosyal medya uyanmıştı. Tekrar Altın Kuğu dikkat çekmişti. Tekrar onun adıyla beraber ufak bir çocuğun resmi anılır olmuştu. Döngü tekrar başa sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON PORTRE (SAINO)
Teen FictionSahnede parlayan sarı bir kuğu ve adını unutmuş bir ressam hiçbir zaman aynı portreye konulmamıştı, kimse bunu becerememişti. Ama o gece siyah saçlı, beyaz tenli genç adam, sarı kuğuyu bu portreye sokmaya karar verdi. "Sadece bu gece yapacağım son p...