Sakura çiçeklerinin tatlı kokuları ile açtığı ve ilkbaharın kesin geldiğini belli eden narin taç yapraklarıyla başlayan yeni gün, Sai için sanatının doğuş günü ve İno'yla geçireceği son üç günün habercisiydi. Kendini çok farklı hissediyordu. Mutluydu, acı bir mutlulukla. Üzgündü, neşeli bir üzgünlükle.
Cama yaslandı: " Kalbim acıyor ama iyi hissediyorum. Enerjiğim ama yorgun gibiyim. Sanki... Sanki... iki ayrı ben var ve biri için bugün anlamlıyken, diğeri için acı verici." dedi. Saate baktı, İno şimdiye kadar uyanmış olmalıydı. Ama kızdan bir ses dahi gelmiyordu.
İno kahvaltı için hazırlık yaparken aklından harika sayılan yeni korku filminin adı geçiyordu: Discord. Şarkısını daha önce dinlemişti ama filmini ilk defa duyuyordu. Arkadaşı haber vermese onun hakkında bilgisi bile olmayacaktı.
Masaya bir kez daha baktı, her şey hazır gözüküyordu. Geri geri yürüdü ve güzel gözüktüğüne emin oldu, arkasına dönüp yoluna devam etti. Sai'nin kaldığı odanın kapısına geldi. Tam açıcağı sırada Sai onun yerine açmıştı. Birbirleriyle başta bakıştılar, sonra gülmeye başladılar. İno gözünden gelen yaşları sildi. Sai'nin elini tutup onu mutfağa sürükledi. Sai'de kıza uyup ilerledi.
Sai kahvaltıda Discord'un adını duyunca İno'ya bildiği ama filmde yaşanan olayları anlatmadan fikrini söyledi. İno parlayan gözlerle ona baktı: "Sai~! Hadi korku filmine gidelim." dedi. Sai onun bu mutlu haliyle duraksadı. İstiyordu, ama son gününe kadar eğlenemezdi de. Yüzü soldu: "Hayır!" dedi sinirli bir sesle. İno neye uğradığını şaşırdı. Birkaç saniye boş boş Sai'nin yüzüne baktı. Sonra ayağa kalktı: "Neden?" diye sordu. Sai kafasını eğdi, masadaki elini sıkıca kapadı, sustu. Ne diyeceğini bilemediği için canı çok yandı. İlk defa birine ders veremiyordu sözleriyle.
İno bu huzursuz havadan rahatsız olmuştu. Arkadaşının söylediği bir şiir geldi aklına:"
Bir yer düşün.
Ama gözlerin orada açık,
Burada kapalı.
Biraz ilerle.
Ayağına değen çimenlerle beraber,
Esen hafif meltem alırken tüm yükü.
Sonra gökyüzüne bak.
Güneşi görme,
Mavi Ay'ı hayal et.
Bir ormanın içindesin,
Ortada bir göl,
Ay'ın yansıması var.
Ona bak,
Ay, o gölün üstünde ağlıyor.
Akan her gözyaşıyla iyice büyüyor göl.
Elini içine sok ve çıkar.
Eline gelen ılık suyu yüzüne sür,
Bırak içindeki yaşları.Koyu kan kızılı bir çiçek var,
Ormanın içinde.
Açık ama kapalı,
Ona benzer bir çiçek yok.
Çok yalnız bu çiçek.
Elini sür yaprağına.
Kan akıyor artık her yaprağından.
Kan oluyor yerler.
Ama dur orada.Göl, kırık yaş dolu kalp,
Çiçek, yalnızlık.
Akan kan ise
Akışına göre isteğin,
Akan kan kadar acın
Ve aralıklara göre içindeki boşluk. " dedi. Sonra acı bir gülümseme geldi yüzüne: "Sevdiği çocuk için yazmıştı ama kader bana dinletti bu şiiri. Hala ararım arkadaşımı ama bulamam. Şiirleri çok güzeldir." dedi, gözünden acı bir yaş aktı. Sai biraz rahatlatmıştı: "Başka bildiğin şiiri var mı?" dedi. İno olumlu anlamda başını salladı. Nefes verdi: "Beni etkileyen bir şiiri daha var. Ama sever misin bilmem?" deyince Sai: "Eğer bu kadar uzun süre aklında kalmışsa baya güzel olmalı." dedi. İno masaya oturdu: "
Bazen gökyüzü,
Bazen deniz
Bizim yerimize ağlar.
Kimse duymaz onları,
Bazıları ise fark etmez.Kristaller, gökyüzünden düşen yağmur damlaları,
İnsanlar, taştan heykel.
Her yağışta kalbe gelen kristaller insanların canlı ve renkli olmasını sağlar.
Kimisi aşık olarak,
Kimisi üzgün olarak gelir.Kayan bir ışık misali,
Başımıza gelir aşk.
Kimisine konar,
Kimisine dokunur.
Ama en karanlık kalpte bile ufak bir ışık parçası bırakır.
İnsanlık haliyle geç fark edilir,
Çok çektirir acısını.
Oysaki aşk:
Neşe ve huzurdu." dedi hoş bir gülümseme ile.Güneş'in batmasına bir saat kalmıştı ve Sai resim çizmek için kiraz ağacı dolu, sakin bir mekan düşünüyordu. Ama aklına bir yer bile gelmiyordu. İno'nun buralar hakkında daha bilgili olduğunu hatırladı. Eliyle alnına vurdu: "Aptal beynim." dedi. Hızla İno'nun odasına gitti. Bodoslama içeri girdi: "İno!" dedi. Sai sağ eliyle gözlerini kapadı. İno hızlıca üstüne dizinin biraz üstüne gelen, altı etekli olan kısa kolluyu giydi. Aynada hızla kendine baktı, eksik olan bir şey olmadığına emin olunca Sai'nin elini gözlerinden çekti. Demin ki olaydan dolayı Sai bir süre sustu ve diyeceği şey tam kapıdan uzaklaşacakken aklına geldi: "Sakin ve kiraz ağacı dolu bir yer biliyor musun?" dedi. İno biraz düşündü, parmaklarını şıklattı: "Bir yer var ama...", Sai gözleriyle devamını anlatmasını istedi, İno nefes aldı: "Acele edelim." dedi. Hızlıca hazırlandılar ve yola koyuldular.
İno aşağı indiklerinde bir taksi çağırdı ve adresi söyledi, adam başta gitmek istemese de kızın mızmızlığını dinlememek ve verilecek olan güzel bahşişi duyunca kabul etti. Adam, Sai'nin öne oturmasını söyledi. İno arkaya binince adam gaza bastı.
Yarım saat gibi bir sürede istediklere yere vardılar. İno parayı ödeyip adamı yolladı. Sonra Sai'nin elini tutup koşmaya başladı. Önlerindeki demir tellerdeki açıktan içeriye girdiler. Biraz ilerledikten sonra Sai, İno'yu durdurdu. Etrafına hayretle baktı. İlk defa çizimlerdeki efsanevi kiraz ağaçlarını görüyordu. İno, Sai'yi çimdikledi: "Hadi, uyuşuk! Tepeye çıkalım." dedi. Sai sadece başını salladı. Hızlı adımlarla ilerlediler ve tepeye vardıklarında Sai'nin ağzı bir karış açıldı. Kiraz ağacının çevresi kazılmış ve açılan yerlerin içine su konulmuştu. Ağacın dallarına bağlanmış pembe ipli ve pembe renkli bir salıncak vardı. İno Sai'nin bu haline hafifçe güldü: "Arkadaşım Sakura ile sık sık buraya gelirdik. En sevdiği ağaç buydu. Ağacı eşsiz hale getiren kişi kendisi olur." dedi. Sai içinden Sakura'ya büyük bir minnet duydu ve saygı besledi.
Güneş batarken Sai bu eşsiz görüntüyü çizmeye başlamıştı. Hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordu. Tek odağı bu resim olmuştu, eğer bunu da başarırsa son portresi için kısa bir yolculuk yapıp tam olarak eğitimini bitirecek ve eşsiz kuğulu portre için tamamen hazır olacaktı: "En güzel ve en acılı portrem bu olacak acaba adını ne koymalıyım?" diye içinden geçirdi. Hem çizdi hem de düşündü. Güneş tamamen batınca her şey bitmişti. Eserini eline alarak: "Kayıp Kiraz Ağacının Masalı." dedi. İno duyduğu isim ile uyumlu resime baktı. Batan Güneş ağaca çok güzel bir anlam vermişti. Ağacın gölgesinin düştüğü su acıyı çok net yansıtmıştı ve salıncak yalnızlığı çok iyi belirtmişti. Sanki milyonlarca kelime dolu bir resimdi ve çizeni de bu kelimelerdi. İno bu düşünce ile: "Harika bu!" diye fısıldadı. Sai başıyla onayladı. Ve resmi ağacın yanına koydu. Açıklama bekleyen İno'ya: "O buraya ait. Bu ağacın bir parçası."dedi. İno'nun bileğini tuttu ve oradan uzaklaştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON PORTRE (SAINO)
Teen FictionSahnede parlayan sarı bir kuğu ve adını unutmuş bir ressam hiçbir zaman aynı portreye konulmamıştı, kimse bunu becerememişti. Ama o gece siyah saçlı, beyaz tenli genç adam, sarı kuğuyu bu portreye sokmaya karar verdi. "Sadece bu gece yapacağım son p...