Taehyung saklandığı yerde camın önünden gelen sese kulak kabarttı.
Jisoo ürkekçe yanında beliren adama baktı ve şaşkınlıkla ona karşılık verdi. "Sen gitmedin mi Jimin?"
Jimin'in yüzü asıldı ve Jisoo'yu kolundan tutarak kuzeye doğru götürmeye başladı. Bitkilerin içinden geçip giderlerken Jisoo daha çok korkmaya başladı. Jimin Jisoo'nun elini elinin içine alarak gülümsedi. "O gün aracı kaçırdım, yenisi iki saat sonra gelecek. Benimle gelebilirsin şimdi... Düşündüm ve o gün yersiz bir tepki gösterip seni tanımadığın bir adamla bırakıp gittim."
Jisoo hem Jimin'in kalbini kırmak istemiyor, hem de sevdiği adamı geride bırakıp gitmek istemiyordu. "Jimin... Ben burayı çok sevdim, biraz daha kalmak istiyorum."
Jimin Jisoo'nun elini tutup onu çekmeye başladı. "Senin için endişelenmek istemiyorum, arkadaşlarımız aileni şuan zor zaptediyordur eminim. Ben olmasaydım kesin polisi göndermiş olurlardı buraya."
Jisoo bir süre düşündü, cidden ben bir ailemin olduğunu unuttum, dedi içinden. "Sen aileme iyi olduğumu, eve yakında döneceğimi söyleyemez misin?"
Jimin soğuk bir kahkaha attı. "Ne diyeyim? Kızınız tanımadığı bir adamın evinde kalıyor, şuan güvende? Saçmalama tanrı aşkına! Ben bile buna inanmadım."
Jisoo ikilemde kalmıştı. İlk defa böyle bir duygu hissediyordu: aşk. Şimdi aşkını geride bırakıp nasıl gidecekti?
Karanlıktan koşarak gelen beden Jimin'i hareketlendirdi. "Benimle gel Jisoo." dedi ve elini tutarak Jisoo'yla koşmaya başladı. Jisoo her ne kadar gitmek istemese de ardına baka baka Jimin'e uydu.
Peşlerinde beden kayboldu ama sesi yankılandı uzun otların arasında. "Jisoo!" Bu Taehyung'un sesiydi. Tonunda sadece çaresizlik vardı. Jisoo durdu, gitmek için hareketlendi ama Jimin onu tuttu ve koşmaya başladılar.
"Onlara yakalanmayalım diye yolumuzu uzatıyoruz. İki saat içinde araca yetişmezsek bir sonraki araç iki hafta sonra gelecek. Ama bu sefer onu beklememize gerek kalmaz, zaten polis aracı bizi götürür." dedi ve etrafına bakıp karanlıkta yolunu bulmaya çalıştı ve tekrar koşmaya devam etti.
Birkaç dakikalık sessizlikten sonra Jimin merak ettiği o soruyu sordu. "Evin önündeki araç önceden yoktu. Kimin o?"
Jisoo nefes nefese cevap verdi. "Taehyung'un arkadaşları geldi, onların."
Jimin güldü. "Sevindim. Sizi baş başa hayal etmek o kadar zordu ki." Jisoo da burukça gülerek karşılık verdi.
~•~•~•~•~•~•~
Taehyung kendini otların arasına atıp diz çöktü. "Jisoo..." Gözünden gelen yaşı elinin tersiyle silerek uzaklara baktı. "Kaçar gibi gidilir mi?"
Namjoon evin o taraftan bağırarak geldi. "Niye bağırıyorsun oğlum? Yerinizi belli ettin işte." Taehyung'a yaklaştı ve kızarmış gözlerini görünce ağzı hayretle açıldı. "Noldu?" sonra döndü ve arkadaşlarına seslendi.
Diğerleri de başına toplanınca Taehyung ağzını araladı ve konuştu. "P** Jimin... Geldi, kızı aldı ve götürdü."
Rose hayretle Taehyung'a baktı. "Ne? O kim?"
Taehyung kısaca kim olduğunu anlattı. Suga lafa girdi. "Ama bütün eşyaları evde." Taehyung yavaş yavaş kafa salladı ve birkaç küfür daha etti.
Jin Taehyung'u koltuk altından tutarak kaldırdı. "O zaman kızı almaya gidelim? Onlar yaya, bizim aracımız var."
Taehyung yarım yamalak gülümsedi. "Ben kendim giderim." deyip Namjoon'un telefonunu aldı, koşar adımla aracı çalıştırdı ve otobüslerin geçtiği yola doğru sürmeye başladı.
Nehrin kenarındaki yolu takip ederken Jisoo'yu ilk gördüğü gece aklına geldi. Gülümseme büründü yüzüne ama hemen sonra Jimin aklına geldi ve öfkeyle gaza bastı.
~•~•~•~•~•~•~
Jisoo ve Jimin yolu görebilecekleri bir açıda durdukları bir ağacın arkasında durdular. Jimin Taehyung'un gelip onları görmesini istemiyordu.
Jisoo'nun gözlerinden yaşlar akarken uzaktan gelen far ışıklarıyla ayaklanan Jimin'e baktı. Bu Taehyung'un aracıydı ve önlerinden geçip gitmişti. Jisoo da ayağa kalkıp bağıracağı sırada Jimin ağzını kapattı.
Derin bir oh çekip Jisoo'nun öfkeli yüzünü okşamaya başladı. "Ailen daha önemli değil mi Jisoo?"
Jisoo'nun öfkesi silindi ve sadece gözyaşı bürüdü yüzünü, kafa salladı ve kendisine sarılan Jimin'e karşılık verdi.
Birkaç dakika geçtikten sonra otobüs geldi ve Jimin otobüsü durdurdu. Otobüsün merdivenlerinden çıktı ve hala bekleyen Jisoo'ya seslendi. "Hadi."
Jisoo olumsuz anlamda kafasını salladı. Jimin şaşkınca onu ikna etmeye çalıştı ama şoförün baskısı arttıkça Jisoo'nun inadı artıyordu. "Bu gece vakti ne yapacaksın burada? Gel işte!"
Jisoo gözyaşlarıyla kafasını sağa sola salladı. "Ben başımın çaresine bakarım, lütfen git." Jimin yüzünü asarak içeri girdi. Araç hızla önlerinden geçip giderken Jisoo karanlıkta kaldığı için korkmaya başladı.
Yol kenarında bir taşa oturdu ve Taehyung'un gelip onu buradan alıp götürmesini diledi. Aklının bir ucundan hala inandığı hayalet geçerken bir yandan bir sırtlanın çıkıp onu parçalayacağını düşünüyordu.
Hava soğuktu, hiçbir ses yoktu ve koca yoldan bir araç bile geçmiyordu. Gözlerinden yaşlar akarken çaresizce kurtarılmayı bekledi. Burada kimsenin yaşamadığı düşüncesi kendini daha da ürpertiyordu. Korkmamak için bir şarkı mırıldanmaya başladı...
Dakikalar geçerken gözyaşları hızlandı, yolun ortasına giderek uzaklara baktı. Bir araç geliyordu, ona güvenebilir miyim diye düşünürken araç daha da hızlandı ve önünde durdu. Gelen Taehyung'du.
Taehyung hızla arabadan indi ve perişan halde olan Jisoo'yu kendine çekip sarıldı. Kendisi de ağlamamak için zor duruyordu. Jisoo'nun saçlarını okşayarak onu sakinleştirmeye çalıştı. Yolun kenarına geçip oturdular. Taehyung Jisoo'yu kendine çekip sakinleştirmeye devam etti.
"Binip gideceksin diye çok korktum. Eğer gitseydin senin asla bulamazdım, sen gelmedikçe."
Jisoo kafa salladı. Sonra aklına ailesi geldi. "Taehyung, ailemi aramalıyım." dedi.
Taehyung cebinden telefonu çıkardı, sonra çekmediğini anladı. "Biraz uzakta bir baz istasyonu var. Oraya gidelim, orada arayabilirsin aileni." dedi ve arabaya bindiler.
Tekrar ters yöne döndüler ve kırk beş dakikalık yolculuktan sonra araçların sayısının biraz arttığı yere geldilerinde baz istasyonu göründü. Taehyung çıkarıp telefonu Jisoo'ya verdi.
Jisoo numarası girdi ve ailesinin açmasını bekledi. "Anne?... Anneciğim ben iyiyim, eski okul arkadaşım meğerse burada yaşıyormuş. Onun da arkadaşları buradaydı, ben onlarla kalıyorum... Evet, evet güvenebilirsin... Hayır anne, şey... O az önce bindi ve gitti. Ben biraz daha kalmak istedim... Evet anne öyle tabii... Anneciğim abartma reşit oldum ben... Tamam?... Hadi görüşürüz." deyip kapattı ve Taehyung'a döndü.
Taehyung kollarını bağlayarak sordu. "Sevgiliyiz ve bir gün ailenle tanışırsam eski okul arkadaşı foyan ortaya çıkacak."
Jisoo güldü ve karşılık verdi. "Önemli olan şimdi çıkmaması."
Arabayı çalıştırıp eve doğru gitmeye başladılar. "Sağol Jisoo." dedi Taehyung gülümseyerek.
"Ne için?"
"Beni terk etmediğin için, bana ikinci bir darbe yaşatmadığın için, kadınlara güvenilebileceğine beni inandırdığın için." dedi ve elini Jisoo'nun dizinde olan eline koydu. Jisoo gülümseyerek teşekkürünü aldı.
Jisoo hala Taehyung'un eli dizinin üstünde olduğu için gerilmiş ve terlemişti, bu kadar romantizm yeter diye düşünüp konuştu. "Şarkı açar mısın? Korkuyorum."
Taehyung kafasını eğdi ve gülümsedi. "Radyo burada çalışmaz." diyerek elini tekrar Jisoo'nun bacağının üstündeki terlemiş eline indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sazlık «vsoo» ✓
FanfictionTaehyung evinde dışarıyı seyrederken ırmakta giden beden gözüne çarptı. Gecenin karanlığında tam anlamadığı bu beden bir kıza aitti, çok güzel bir kıza. Çok su yutan bu kıza yardım etmek için evine götürdü ve onu iyileştirmeye çalıştı. Bu süreçte de...