Yirmi Üç

2.2K 137 21
                                    

Amy'nin ağzından...

Trafiğin ortasında kalakalmıştım. Arkamdan korna sesleri koro gibi şarkı söylüyordu. Vücudum uyuşmuş, komutlara cevap vermez olmuştu. Jo gitmişti.

Sınırı aştığımı biliyordum. Fazla konuşmuştum. Fazla konuşmaktan nefret ediyordum. Bunu yaptığıma hala inanamıyordum.

Jo'nun sesi kafamn içinde yankılanıyor, beni soluksuz bırakıyordu. Ama gerçekliğe de dönmek zorundaydım. Sarsakça arabadan inip sürücü tarafına yürüdüm. Çalınan korna sesleri yükseldi. Yakındaki birkaç arabadan edilen çirkin lafları hayal meyal duydum. Eh. Belki de hak etmiştim.

Elimi kaldırıp hepsine orta parmağımı gösterdim. Jo beni görse eminim gurur duyardı. Tam bir serseri gibi davranmıştım.

Arabayı çalıştırıp kenara çekmek yerine eve sürdüm. Başka nereye gideceğimi bilemedim. Daha da önemlisi Jo'nun eve döndüğünü düşünmüştüm. Ama yanılmışım.

*************************

Yürüdüm. Nereye gittiğimi bilmeden ayaklarım ağrıyana kadar yürüdüm. Sadece bir kez annemleri aramak için durdum. Cep telefonumun şarjı bitmişti. Aman ne güzel. Ödemeli bir telefondan çiftliğin numarasını çevirdim ve açılana kadar ısrarla aradım.

Yemeğin iptal olduğunu öğrenince annem çok üzüldü ama yapabileceğim bir şey yoktu.

"Konu Amy ile ilgili değil mi?" diye sordu annem. Galiba Amy haklıydı. Biliyorlardı.

"Biliyorum, Jo."

Dilimi ısırdım. Anneme karşı her zaman dürüst davranmakla övünürdüm ama ilk defa ona karşı tamamen dürüst olamamıştım. Annem biraz bekledikten sonra devam etti.

"Anlıyorum. Yine de seni seviyorum. Bunu biliyorsun, değil mi? Baban da ben de seni çok seviyoruz. Neyi ya da kimi seçersen seç."

"Teşekkürler anne." diyebildim sadece. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Daha fazla konuşamadan telefonu kapattım. Son 10 dolarım kalmıştı. Şehir merkezinin ücra bir köşesindeydim. Gidecek hiçbir yerim yoktu. Max'i özlemiştim. Amy ise...

Başka meseleydi. O konuyu fazla düşünmemeye çalışıyordum. Düşündükçe delirecek gibi oluyordum. İnsan aşık oldu diye benliğinden vazgeçmezdi, tamam. Ama dominant karakterini biraz olsun bastırması gerekmez miydi? Ben onun satın aldığı bir oyuncak değildim. Bunu ona nasıl anlatmam gerekiyordu?

Eninde sonunda o eve geri dönmek zorundaydım. Beraber yaşamanın berbat yanı buydu. Gidecek başka yerim yoktu. Hiç param kalmamıştı. Amy ile yüzleşmek zorundaydım.

Taksi çevirmek için epey bekledim. 10 dolara götürebilecek bir şoför bulana kadar birkaç tanesini geri çevirdim. Sonunda biri halime acıdı.

"Atla bakalım. Paran sende kalsın. Bana hikayeni anlat."

Adamın önce şaka yaptığını sandım ama gayet ciddiydi. İnsanların hayat hikayelerini dinlemeye bayılıyordu. Konu Amy'e gelene kadar duraksamadan anlattım. Orada tıkandım.

"Sanırım hayatının aşkı bu, değil mi?"

Adam dikiz aynasından gözünü gözüme dikmiş, cevap vermemi bekliyordu. Bu soruyu önce kendime sordum. Amy benim hayatımın aşkı mıydı?

Cevap kocaman bir evetti ama yine de içim acımıştı. Onu özlediğimi fark etmiştim. Bana her ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin içimdeki büyüklüğü değişmiyordu. Belki kedi köpek gibi kavga ediyorduk ama bu da aşkın bir parçasıydı. Benim aşırı tepki verdiğimi düşünmeye başlamıştım.

MOR 《girl♡girl》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin