Yirmi Altı

2.1K 122 34
                                    

Makyajımı çıkarmış, duşumu almış, rahatlamıştım. Luke ile daha fazla yalnız kalmak istemediğim için fuar sonrası etkinliklerden kaytarmıştım. Bana gösterdiği ilgi hoşuma gitse de kendimi Amy'e ihanet ediyormuş gibi hissediyordum. Bu yüzden vicdanım rahat değildi. Kapı tıklatılınca olduğum yerde zıpladım. Açmamak daha mantıklı geliyordu. Luke olduğunu biliyordum. Onu odama almak istemiyordum.

Ayaklarımı sürüye sürüye kapıya ulaştım. Eğer bir kapı deliği olsa oradan bakardım ama yoktu. Açmaktan başka şansım yoktu. Karşımda Luke yoktu. Kapımın önüne bırakılmış devasa bir çiçek buketi vardı. Yüzlerce kırmızı gülden oluşuyordu. Çiçekleri görünce aptal aptal sırıtmaktan kendimi alamadım. Koridora baktım, kimse yoktu. Üzerinde not da yoktu. Ama Luke göndermiş olmalıydı, değil mi?

Ama sonra ne kadar yanıldığım ortaya çıktı. Koridorda topuk sesini duyunca her zamanki gibi kalbim gümbürdemeye başladı. Köşeden süzülerek gelen Amy'i görünce neredeyse düşüp bayılacaktım. Bunun yerine yüksek sesle bir çığlık atıp çiçeğin üzerinden atladım ve ona koştum.

"Amy!" diye bağırdım ona sarılırken. Amy böyle coşkulu bir karşılama beklemiyordu anlaşılan. O da bana sıkıca sarıldı. Burnumu saçlarına gömdüm. Vücudum özlediği uyuşturucusuna kavuştu.

Geri çekilip ona şöyle bir baktım. Fazla uzatmadan hemen dudaklarına yapıştım. Kendimi ona iyice yasladım. Ellerim rahat durmuyordu. Koridorda bu kadar gösteri yapmak değildi niyetim. Sonuçta bir kamera vardı. Bu yüzden onu elinden tutup içeri sürükledim. Kapıyı kapatmadan çiçekleri içeri almayı da unutmadım.

"Çiçekleri sen mi gönderdin?"

Amy kaşlarını çattı.

"Başka birinden mi bekliyordun?"

Zorlukla yutkundum. Ona elbette Luke'u anlatacaktım. Sadece ne zaman anlatmam gerektiğini kestiremiyordum. Aslında Amy şimdi iyi görünüyordu. Her zamanki ruhsuz yüz ifadesi yoktu. Heyecanlanmış bile olabilirdi. Yanakları kızarmıştı. Üzerine her zamanki seksi elbiselerinden birini giymiş, pahalı ayakkabılarını geçirmiş ve en sevdiğim parfümünü sıkmıştı. Saçları her zamanki gibi özenle taranmış ve şekil verilmişti. Yani mükemmeldi.

"Tabi ki hayır." dedim gülerek. Evet, Luke'u başka zaman anlatabilirdim. Şimdi karımı baştan ayağa soymak istiyordum. Kürkünü çıkarmak için arkasına yaklaştım.

"Burada olduğun için çok mutluyum. İyi ki geldin." dedim boynunu öperken. Amy her zamanki gibi etkilenmemiş gibi davranmaya çalışıyordu ama elbette ben onu çözmüştüm. Benim için deli oluyordu. Onca yolu gelmişti.

"Sabah toplantım var. Dönmem gerekiyor."

Gözlerimi kocaman açtım.

"Sadece birkaç saat için mi geldin?"

Amy güldü.

"1 saat için." dedi enseme sarılarak. Tırnaklarını enseme batırdı. Bundan ne kadar hoşlandığımı biliyordu. Beni çok iyi tanıyordu. Beline sarıldım ve elbisesinin fermuarını açtım. Fazla zamanımız yoktu. Ona doymam gerekiyordu.

*******************************************************

Amy'nin ağzından...

Jo sırıtarak tavana bakıyordu. Gelerek ne kadar iyi yaptığımı anlamış oldum. Sadece 2 gün ayrı kalmıştık ama ben ölüyorum sanmıştım. Kendimi banyoya atıp duş aldım ve yedek elbisemi giydim. Jo beni izliyordu.

"Gerçekten hemen gitmen gerekiyor mu?"

Eğilip alnından öptüm.

"Benimle gelebilirsin. Bu işin canı cehenneme."

MOR 《girl♡girl》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin