On Üç

5.2K 179 20
                                    

**********************************
Amy'nin ağzından...

Uyandım. Uyanık olduğumun bilincindeydim. Hemen suratıma yayılan aptal sırıtış yüzünden çenem ağrıdı. Yuvarlanıp sağ tarafıma döndüm ve Jo'nun güzel yüzüyle karşılaştım. Onu uyandırmamaya uğraşarak saçlarını yüzünden çektim. Parmaklarımı mükemmel yüz hatlarında gezdirdim. Ah. Onu çok seviyordum. Bunu ona söyleyebilmeyi çok istiyordum. Ama içimden bir ses bunun için çok erken olduğunu söylüyordu. Kendimi frenlemek zorundaydım. Jo ile ilgili hiçbir konuda hata yapamazdım. Onu kesinlikle kaybetmek istemiyordum. Bazen, kaybedecek çok fazla şey olduğunda insan iki kere düşünürdü. Her şeyi doğru yapmaya çalışır, adımlarını temkinli atmaya uğraşırdı. Jo ile ben de aynen böyle yapmaya çalışıyordum. Gözlerini kırpıştırıp şaşkınca bana bakarken vücuduma yayılan sıcak bir duygu hissettim. Her sabah uyandığımda görmek isteyeceğim gözler bunlardı. Her akşam yatmadan önce dokunmak isteyeceğim, sarılmak isteyeceğim ten buydu. Kesinlikle her bir zerresine aşıktım. Öyle ki, düşündükçe ruhum daralıyordu. Onu bir saniye gözümün önünden ayırmak istemiyordum.

"Günaydın." dedi gülümseyerek. Sesi çatallaşmıştı ve gülümsediğinde o minik gamzesi yanağında belirmişti. Derin bir iç geçirdim. Uzanıp onu öptüm.

"Günaydın Jo."

İsmini dudaklarımdan salıvermek inanılmaz keyif veriyordu. Gözleri bana yeterince odaklanınca yatakta kıpırdanıp bana daha da yaklaştı. Yüzlerimizin arasında sadece santimler vardı.

"İyi bir uyku çektin mi?"

Saçlarını hem okşuyor hem de düzeltiyordum. Arada bir serçe parmağım pürüzsüz tenine değiyor ve elektrik çarpmış gibi titriyordum.

"Fena değildi." dedi sanki sadece kendisinin bildiği bir şakaya güler gibi.

"Demek fena değildi." dedim üzerine çıkarken. Bütün gece kıpırdamadan kollarımda uyumuştu. Onu uyurken seyretmemden hoşlanmıyordu ama ben kendime engel olamıyordum. Jo uyurken salya akıttığından çok emindi ama dün gece hiç de öyle bir şey olmamıştı. Kaşları hafif çatık derin bir uyku çekmişti. Kimi zaman uykusunda sayıklamıştı. Söyledikleri anlamlı şeyler değildi. Aradan sadece Max kelimesini anlamıştım.

Bir süre hiçbir şey söylemeden birbirimize baktık.

"Tanrım. Biz ne yapıyoruz Amy?" dedi sıkılmış gibi iç çekerek. Hala tereddütleri olduğunu görmek hiç hoşuma gitmemişti. Onun için ölecek kadar kafayı sıyırmıştım. Onun için banka soyabilir, cinayet işleyebilirdim. Bir tür trans halindeydim. O ise hiç de farkında değildi.

"Aşk." dedim aslında kelimeden çekinerek. Eğilip çenesini öptüm. Onu ikna etmek zorunda olmak istemiyordum. Bundan emin olmasını istiyordum. Benden emin olmasını istiyordum.

"Ne düşünüyorsun Jo?" dedim sabırsızlanarak. Beni avutacak şeyler duymaya ihtiyacım vardı. Aslında bunu ondan duymaya ihtiyacım vardı. Bir yanım bu kadar aciz olduğum için kendime kızıyor bir yanım da bunun acizlik olmadığını adı gibi biliyordu. Altımda kıpırdanıp benden kurtulan Jo ayağa kalktı. Gerinip çırılçıplak odada dolaşmaya başladı. Etrafı inceliyordu. Çıplak vücudundan hiç utanmıyordu. Onun kendine olan güveni çok hoşuma gidiyordu. Dahası Jo çok güzeldi. Her bir hücresi sevilesi ve tapılasıydı. Bunu ona söylemek ve kendini özel hissetmesini sağlamak istedim. Onun için ne hissettiğimi ve düşündüğümü tamı tamına bilsin istedim.

"Okul. İş. Aile. Sen." dedi bana dönerek. Sıkıntılı gibiydi. Onun için bütün pürüzleri halledeceğimi bilmeliydi. Onun için her şeyi yapardım. İstemesi yeterliydi. Ama Jo'yu çok iyi tanıyordum. Asla istemezdi. Belki de onun bu vahşi yanını seviyordum. Kendi başına çok iyi idare ediyordu. Yine de içten içe bana ihtiyacı olmasını ve onun için vazgeçilmez biri olmayı istiyordum. Belki de çok yorgundum ve yorgun beynim kendi kendine işkence etmekten çok hoşlanıyordu.

MOR 《girl♡girl》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin