"Sen yaramaz bir köpeksin, Max." diye mırıldandım yatakta dönerek. Golden cinsi köpeğim Max çılgınlar gibi havlıyordu. Ev arkadaşım Nikki'yi uyandıracaktı. Nikki zaten Max konusunda söylenip duruyordu. Yataktan sarkıp ağzını tuttum.
"Sus. Başıma bela açacaksın."
Elimden kurtulan Max kuyruğunu kovalamaya başladı. Bu hareketi neden yaptığını bilmiyordum. Ama her seferinde beni gülümsetiyordu. Söylene söylene yataktan çıktım ve banyoya girdim. Saçlarımı öylesine toplayıp dişlerimi fırçaladım.
"Jo?"
Nikki kafasını içeri uzattı.
"Geliyor musun?"
Ağzımdaki fırçaya rağmen konuşmaya çalıştım. Bu yüzden anlamlı bir şeyler söyleyemedim. Nikki sırıttı.
"Bu köpeğin nesi var?" dedi kendi kuyruğunu kovalayışını izleyerek. Ağzımı temizledim.
"Kafayı yemiş." dedim banyodan çıkarken. Hızlıca giyinip Nikki ile çıktım. Radyoda slow bir parça çalıyordu. Nikki'nin külüstür arabası vites değiştirirken adeta inliyordu. Yeni bir tane alacak parası yoktu ve ailesi de pek destek olmuyordu.
"Bugün staj için The Hill'e başvuracağım." dedim keyiflenerek. Üniversitede işletme okuyordum. Son yılımdı. Staj yapmak için iyi bir şirket arıyordum. The Hill'ı bana İktisat öğretmenim bay Trevor önermişti. Şirket CEO'su Amy Smart'ı yakından tanıdığını iddia ediyordu. Bunun pek mümkün olmadığını bilmekle birlikte yine de şansımı denemek istiyordum. Eğer The Hill'de staj yapma şansı yakalayabilirsem bu benim için inanılmaz bir fırsat olurdu. Amy Smart sadece 26 yaşındaydı ve CEO olmayı başarabilmişti. Bu bir miras değildi. Olduğu yere tırnaklarıyla gelmişti. Bu yüzden iş dünyasında saygın bir yeri vardı. Onunla tanışacağım için heyecanlanıyordum.
"Umarım işi alırsın." dedi Nikki sakız çiğneyerek. Nisan ayına göre hava oldukça sıcaktı. Açık camdan süzülen rüzgar çıplak kollarımı gıdıklıyordu. Evden çıkmadan Max'in yiyeceğini ve suyunu vermiştim. Akşama kadar idare etmesi gerekecekti. Akşam onu yürüyüşe çıkarabilirdim.
Nikki ile şehir merkezinde 2 odalı bir apartman dairesinde kalıyorduk. Genelde düzen ve temizlikten bihaber olan dairemiz ancak aile ya da arkadaşlar gelince toparlanıyordu. Ailem kırsalda bir çiftlikte yaşıyordu. Benim çocukluğum ve gençliğim de orada geçmişti. Üniversiteyi kazanınca şehre gelmiştim ve her taşralı gibi kasabayı özlüyordum. At çiftliğimiz vardı ve tarımla uğraşıyorduk. Kardeşim yoktu ki bu benim için her zaman bir eksiklikti. Büyük annem Emily bizimle kalıyordu. Çok kültürlü bir kadındı ve bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim.
At binmeye 6 yaşında başlamıştım ve o zamandan bu zamana iyice ustalaşmıştım. Çiftliği seviyordum. Her hafta sonu ziyaret ediyordum. Şehrin ışıklarına ve heyecanına aldansam da evimi özlüyordum. Nikki birkaç kere benimle çiftliğe gelmişti ve tam anlamıyla hayran kalmıştı. Çiftlikte cep telefonu çekmiyordu. Sadece bir tane sabit hat vardı. O da bir çalışıyor bir çalışmıyordu. Teknolojiden uzakta kafa dinlemeye gidiyordum genelde.
Nikki hukuk okuyordu. İleride başarılı bir avukat olacağından şüphem yoktu. Sürekli ders çalışıyor ve zorunlu olmadığı halde adliyedeki davalara katılıyordu. Tam bir işkolikti. Nikki'nin ailesi Wisconsin'de yaşıyordu. Yılın belirli zamanlarda ziyarete geliyorlardı. Onlar geldiğinde ben gidip çiftlikte kalıyordum. Rahat etmelerini istiyordum. Max de benimle geliyordu. Çiftliğe bayılıyordu. Bütün gün dışarıda koşup oynuyordu. Çiftlikteki diğer köpeklerle çok iyi anlaşıyordu.
Kampüs her zamanki gibi kalabalıktı. Havaların ısınmasıyla pantolonların yerini şortlar ve etekler almıştı. Benim de üzerimde kısa bir kot şort, beyaz tişört ve kot gömlek vardı. Çantamı sol omzuma asmıştım. Okuduğum bölümdeki bazı sınıf arkadaşlarıma selam vererek sınıfa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR 《girl♡girl》
ChickLitİki kız. Jo ve Amy. İki farklı dünya. Benzersiz bir aşk. -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Aşk için neleri göze alabilirsin? Tüm hakları saklıdır. Yayımlanma Ta...