Bütün gece bebek gibi uyumuşum. Yüzüme düşen ışıltılar yüzünden uyandım. Uzun uzun gerindim. Kendimi çok daha iyi hissediyordum. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım. Birbirine karışmış saçlarımı taradım. Bu da yetmedi. Banyo yapmaya karar verdim. Hızlı bir duş alabilirdim. Temiz havluları bulup şampuan ve sabun çıkardım. Sessiz olmaya çalışıyordum. Luke'un uyanmasını istemiyordum.
Duştan sonra kendimi çok daha iyi hissettim. Saçlarımı hafifçe kuruttum ve dolaptan başka temiz giysiler aldım. Bu sefer kendime bir eşofman bulmayı başardım. Hem de kadın bedeninde. Bu eşofmanları bulmak merakımı uyandırdı. Luke'un bu kadar çok kadın misafiri mi oluyordu ki yedek kıyafet tutuyordu? Hem de iç çamaşırına kadar?
Bu düşüncelerden sıyrılıp odamdan çıktım. Etrafta pastırma kokusu vardı. Oturma odasıyla birleşik olan mutfağa yürüdüm. Luke yarı çıplaktı. Altında bol bir eşofman vardı. Ayakları ve üstü çıplaktı. Kıçını hafifçe sallayarak tavayı çeviriyordu. Hafif bir müzik çalıyordu. R&B olmalıydı.
Bu görüntü nedense içimin burulmasına sebep oldu. Bir süre onu izledim. Sonra bunun hiç de iyi yerlere gitmediğini fark edip boğazımı temizledim. Luke geldiğimi fark etti.
"Günaydın Jo. Pastırma sever misin?"
Yüzündeki umutlu gülümseme şevkimi kırdı.
"Bayılırım." dedim masaya koşarken. Yüksek taburelerden birine oturup elimle pastırmalardan birini kaptım. Kahve demlemişti. Hemen bir fincan koydu. Yumurtaları da tabağıma ekledi. Kendisi bulamaç gibi bir şey yiyordu.
"Hiç de iştah açıcı görünmüyor." dedim önündeki kaseti işaret ederek. Güldü.
"Ama sağlıklı. İçinde çiğ yumurta, yulaf ve mandalina suyu var."
"Iyy. İğrenç." dedim o koca bir kaşık yerken. Böyle bir şeyi nasıl yiyordu ki? Eliyle kusursuz vücudunu gösterdi.
"Bu görüntüyü bu karışıma borçluyum. Gizli tarifim."
Karnını saran sıkı kaslara baktım. Göğsünün ortasında çok az tüyler vardı. Bu tüyler aşağı doğru devam ediyor ve göbek deliğinden inerek eşofmanın altına doğru kaybolup gidiyordu. Kendimi o tüylere dokunurken hayal ettim. Terbiyesiz düşüncelerim yüzünden neredeyse boğulacaktım. Hemen kahveye giriştim ama bu sefer de ağzım yandı. Saçları hafif ıslaktı. Duş almış olmalıydı.
"Neye bakıyorsun öyle?" dedi sırıtarak. Bundan büyük keyif alıyordu. Ondan ne kader etkilendiğimin pekala da farkındaydı ve bu onu mest ediyordu. Ah kendini beğenmiş pislik.
"Tişörtün yok mu senin?" dedim gülerek. Yaptığım alıntıyı anlamış olacak ki ışık hızıyla yanıt verdi.
"Kurt adamların vücut ısıları yüksek olur. Gerek duymazlar." dedi. Sandığımdan daha zekiydi. Alacakaranlık alıntısını anlamıştı. Ben de misilleme yaptım.
"Ama sonunda kız vampiri seçiyor."
Bu benzetmenin ne kadar da doğru olduğunu düşündüm. Luke yanıyordu. Ateşti. Jacob'tı. Amy ise soğuktu. Buz gibiydi. Edward'dı. Luke bu söylediğime hiç de bozulmuş görünmedi. Kendinden emin cevap verdi.
"Bu sefer değil."
Bir süre birbirimize dik dik baktık. Sanki bakışlarımızla dövüşüyorduk. Sonunda kaybeden ben oldum. Daha fazla etki alanına girmek istemedim. Bu tehlikeliydi.
"Ben artık gitsem iyi olur."
Luke fincanını bıraktı. Bir anda neşeli havası yok olmuştu. Canı sıkılmış gibi görünüyordu. Anlaşılan gitmemi istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOR 《girl♡girl》
ChickLitİki kız. Jo ve Amy. İki farklı dünya. Benzersiz bir aşk. -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Aşk için neleri göze alabilirsin? Tüm hakları saklıdır. Yayımlanma Ta...