Günah mı?

4.3K 196 22
                                    

GEÇEN BÖLÜMDEN...

Ne ara ağlamaya başladım bilmiyorum ama yanaklarımın ıslandığını fark ettim. Toprak hoca arabayı aniden durdurdu ve yüzüme baktı. Eve daha gelmemiştik. Anlamaz bir ifadeyle yüzüne baktım. Hiç beklemediğim bir şey yaptı. Cebinden bir mendil çıkardı ve gözyaşlarımı sildi. Sonra da 'Sen güçlü bir kızsın Papatya...' dedi.

Şok olmuş bir ifadeyle yüzüne bakıyordum. Hayır, eli yüzüme değmemişti. Sadece gözyaşlarımı silmişti peçeteyle. Ve nedense yaptığı bu hareket bende daha fazla ağlama isteği doğurmuştu. Bu öyle bir histi ki... Sanki kocaman bir el kalbimi avuçları arasına alıyor ve patlayana kadar sıkıyordu. Ruhsal bir acıydı bu... Burnumun direği sızlıyordu. 'Güçlü birisi değilim ben' dedim çatlayan sesimle. Elindeki mendili kucağıma bıraktı ve 'Hayır güçlüsün. Yoksa bu kadar iyi bir durumda olmazdın. Böyle sağlam bir duruşun olmazdı hayata karşı.' dedi direterek. Cevap vermedim. Bu kadar iyi duruma olmak ne demek sormadım. Hayata karşı duruşum nasıl sağlam olabilir ki? Demedim. O da arabayı çalıştırdı ve yine yola çıktık.

Sessiz geçen bir süre olmasını dilerken ben, Toprak hocanın sorusuyla bu dileğim tuz buz oldu. 'Bir sene mola verdin öyle değil mi?'

Burnumu içime çekerek 'Evet. Dokuzuncu sınıftaydım. Babam öldüğünde bir sene mola vermek zorunda kaldım. Çünkü ben babasına âşık bir kızdım ve kahramanımı kaybetmek beni çok ağır bir psikolojiye soktu. Ben de o sene psikolojik tedavi gördüm. '

'Anladım.' dedi. 'Baban vefat ettiği zaman, şu an okuduğun okulda mıydın?'

'Hayır. Nakil aldırdım ve yeni bir düzen kurmaya çalıştım.'

Bu kurduğum son cümleydi çünkü sitenin içine girdik. Araba durur durmaz indim ve gözlerimi etrafta gezdirerek Giray'ın arabasına bakındım. Şansa araba binanın önünde duruyordu ve annemle Gökalp ağabeyim de arabanın yanında durmuş bize bakıyordu. Toprak hocanın da arabadan indiğini kapının açılma sesinden anlamıştım. Kapıyı kapatıp kilitleyince omzumun üzerinden dönüp ona baktım. Bana bakmadı. Kaşlarım kendiliğinden çatılsa da kafamı sağa sola salladım ve koşar adım annemlerin yanına gidip Gökalp ağabeyimin koluna girdim. 'Hadi gidelim!' Gökalp ağabeyim yüzünü bana çevirdi ve yamuk bir gülüş fırlattı. Gözlerinden tuhaf bir parıltı geçince ne yapacağını kestirmeye çalıştım. Ama bir anlam çıkaramayınca anneme döndüm. Boş gözlerle yere bakıyordu. Kesin beni takmıştı kafasına. Tam ona laf atacağım sırada yerden havalandığımı hissettim ve tiz bir çığlık attım. Dünya aniden tersine döndüğünde hâlâ ne olduğunu idrak edebilmiş değildim. Bakışlarım odak noktasına siyah bir nesne aldığında sonunda ne olduğunu anlamıştım.

'Hain ağabey! Bırak beni!' diye bağırdım.

Gökalp beni omzuna almıştı! Bacaklarımdan düşmemem için sımsıkı tutmasına rağmen 'Düşüreceksin beni ama ağabey! Dünya bu güzelliği kaybetmeye hazır değil daha!' dedim. Ama sanırım unuttuğum ufak bir nokta vardı. Ya da uzun ve yapılı bir nokta mı demeliyim? Toprak hoca! 'Öhö öhö öhööö!' diye bir öksürük sesi kulaklarımı doldurunca onun geldiğini anladım. Boynumu kırmak pahasına da olsa ağabeyimin belin tutunup kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Alaycı bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu. Gökalp yüzünü toprak hocaya çevirirken benim de bakış açım değişti ve kafamı indirdim. 'Sırta atılmak için fazla büyük değil mi' dedi Toprak hoca Gökalp 'i muhatap alarak. Sonra kısık bir sesle güldü. Ağzımın içinde homurdansam da başka bir şey söylemedim. 'Yok ya daha küçücük o' dedi ağabeyim ve ben hala omzundayken yürümeye başladı. Annemin de ardımızdan yürüdüğünü adım seslerinden anlıyordum. 'Ağabey hadi indir beni ' dedim apartmandan içeriye girerken. Beni ikiletmeden yere indirdiğinde bir an yalpaladım. Ve iki kolum da farklı eller tarafından tutuldu. Kafamı kapıya doğru çevirdiğimde Toprak hocanın kolumu tuttuğunu fark ettim. Çatık kaşlarının altındaki kısık ve öfkeli gözlerinin hedefi bendim. Diğer yana döndüğümde Gökalp'in kolumu sımsıkı tutmuş endişeli gözlerle ne olduğunu anlamak ister gibi yüzüme baktığını fark ettim. 'İyiyim' dedim tekdüzelikten uzak tuhaf bir ses tonuyla ve kollarımı ikisinden de kurtardım. Annem tutunduğu merdiven tırabzanından elini çekmeden 'Sorun ne Papatyam?' dedi. Gözlerinde korku ve endişe kol geziyordu. 'Bir şey yok annem ya ters durmaktan beynim bulandı Gökalp de beni yere indirdiğinde biraz yalpaladım. O kadar. Telaş etme hemen. ' Rahatlamış ifadesiyle 'Tamam o zaman hadi yukarıya' dedi.

Hoca Branşın Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin