Dinsiz dinci

3K 142 29
                                    

Multimedya: Papatya'nın söylediği şarkı

Geçen bölümden alıntı:

Algılayamadığım bir zaman dilimi geçerken olanların üstünden, çevremizde biriken kalabalığın sesini duydum ve kafamı Toprak hocanın boynundan çıkardım. Toprak hocayla göz göze gelince büyülü bir parçaymış gibi gözlerimi gözlerinden ayıramadım ve sertçe yutkundum. O an birisi araya girdi ve 'İyi misiniz?' Diye sordu. Büyük bir şaşkınlıkla adama odaklandım ve kendimi Toprak hocanın üzerinden yana devirdim. Sonra bir kargaşa ayağa kalkıp üzerimizi silkeledik. Ne olduğunu hala bilmiyorduk. Konuşulanlardan bir anlam çıkaramadım. Toprak hoca tuhaf bir suratla yüzüme baktı.

'Ne oldu hocam?' dedim. Suratını olabildiğince buruşturarak:

'Şişko musun sen ya? Nefesim kesildi. Göğsüm ağrıyor.' dedi.

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı suratımın yandığını hissettim. Sonra tüm kalabalığın bize dönmesini sağlayacak şekilde bağırdım:

'Şişko değilim ben!'

Şimdiki zamandan devam:

'Belli. O kadar şişko değilsin ki göğsüm ciddi ciddi ağrıyor. Neyse bunun tartışmasını sonra yaparız. Gel bakalım ne olmuş.'

Sinirle kaşlarım çatılsa da, daha sonra bu konuyu tartışabileceğimizi söylediği için ağzımı açmadan onu takip ettim. Çevremizde biriken insanlar, biz iyi olduğumuzu söyleyip ayağa kalkınca ileride toparlanmıştı.

Kalabalığın biriktiği yere yavaş adımlarla yürürken benden bir adım kadar öndeydi. O an Toprak hocanın koluna tutunma ihtiyacı hissettim ve düşünmeden bunu yaptım. Sol elim dirseğine tutundu. Adımlarını durdurarak bana döndü ve önce elime sonra yüzüme baktı. Az önce yaşadıklarımızı yeni idrak etmiş gibi ruhumun çekildiğini hissettim.

'Az önce ne oldu hocam?' dedim titrek bir sesle. Yüzümün şekli ve sesimin tınısı Toprak hocanın suratındaki ifadenin değişmesine neden oldu. Ani bir refleksle elimi kolundan ayırdı ve destek olur gibi kolumu tuttu.

'En son gri bir araba kornaya asılarak üstümüze geliyordu Papatya.'

'O yüzden mi...'

'Evet o yüzden seni çektim.'

'O ses...'

'Evet, o ses büyük ihtimalle arabadan geldi. Şimdi gel de hızlıca arabaya bakalım. Bir bilgimiz yok ama duruma göre ifade vermemiz gerekebilir.'

'Tamam.'

Arabanın olduğu yere geldiğimizde suratım şokla gerginleşti. Gri bir araba, arka tarafı haşat olmuş şekilde trafik lambasının altında duruyordu. Trafik lambası ise tuhaf bir açıyla yamulmuştu. Arabanın sağ tarafında, kaldırımda yüzü gözü kan içinde genç bir adam oturuyordu ve etrafa boş bakışlar atıyorken çevredekiler de onunla konuşmaya çalışıyordu. Kazayı o yapmış olmalıydı. Kısa bir süre sonra ambulans ve polis arabalarının sesi birbirine karıştı. Toprak hoca eliyle işaret ederek kenara çekilmemi sağladı. Ambulans yanımızdan geçerek kaza yapan kişinin biraz ilerisinde durdu. Polis arabaları da hemen arkasına park ettiler. Sedye ile birlikte inen görevliler şoförü sedyeye yatırdılar. Donmuş bir vaziyette olanlarız izliyordum sadece. Geri kalan her şey olabildiğince hızlı gerçekleşti. Ambulans yola koyuldu. Polis arabalarından biri ambulansı takip etti. Diğeri ise çevre kameralara bakmak için orada kaldı. Toprak hoca polislerle konuşarak yanıma geldi ve emniyete gitmemize gerek olmadığını söyledi. Şimdi ise arabaya binmiş ve yola koyulmuştuk. Hala iyi hissetmiyordum. Ani bir aydınlanma yaşayarak 'Hocam!' diye bağırdım. Yaptığımın ne kadar salakça olduğunu ise Toprak hoca bir anlığına direksiyon hâkimiyetini kaybedince ve araba yalpalayınca anladım. 'Ne oldu!' diye gürledi. Elimi göğsüme bastırdım ve 'Telaş yaptırdığım için özür dilerim. Bir an aklıma bir şey geldi de.' Dedim.

Hoca Branşın Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin