Kaderin Kırılma Noktası

15.1K 466 162
                                    


Satırlarıma hoş geldin sevgili okuyucu! Eğer şuan buradaysan kitabım bir şekilde dikkatini çekmiş demektir. Tüm ön yargılarını yık ve devam et okumaya. Unutma, her kitap okunmayı hak eder. Eminim bir satırda bile olsa kendinden bir parça bulacaksın. İlk bölümlerde acemiliğim kendini oldukça belli ediyor ama yavaş yavaş satırlarım gelişiyor. Hadi durma ve okumaya devam et! Umarım seninle ve diğer okuyan herkesle kocaman bir aile oluruz ^^

DÜZENLENMİŞTİR! OKUYANLARIN OY VERMESİ VE DÜŞÜNCELERİNİ BELİRTMESİ ÖNEMLE RİCA OLUNUR.

Herkesin bir hayali vardır. Gerek yazdığı gerek yazamadığı. Yazmaya kıyamadığı hayalleridir. Yazdıklarıysa umutları...

Herkesin vazgeçemediği bir hayali vardır, gerçekleşmeyecek kadar güzel olan...

Aldım kalemimi elime doladım satırların boynuna. Harfler takıldı satırların boğazına. Can çekişen harflerin kanı damladı başka bir kâğıda. Satırlardan bir kadın ağlamaya başladı harflerin uğruna. Kadının gözyaşları sel oldu, aktı harfleri dağıttı. Sel olan gözyaşları harflerin mürekkebiyle maviye boyandı. Harfler artık kadının göz yaşlarındaydı. Kadının gözleri gökler kadardı. Sel, içine geçmişi, geleceği, bugünü, anıları ve acıları katarak büyüdü. Sonra bir adamın toprak rengi gözlerine kendini gömdü. Susuzluktan çatlayan toprak rengi gözler, seli kalbine kadar çekti. O selde ağlayan bir kadın erimişti. Toprak rengi gözler bunu da kabul etti. O gözlerde bir filiz yeşerdi. Toprak o filizi gözünden bile sakınarak büyüttü. Toprak rengi gözler olağanüstüydü. Adamın gözlerinde bir papatya büyümüştü...

Okullar açılmıştı ve biz ilk iki ayı geride bırakmıştık. Kasım'ın 15'iydi. Şimdi ise sınıfta matematik testi çözüyordum. Normalde dersimiz İngilizceydi ama hocamız hastaydı ve bir haftalık rapor almıştı bu yüzden ders boştu. Hocanın olmaması pek bir şeyi değiştirmemişti açıkçası çünkü sayısal sınıfıydık ve İngilizce dersinde test çözüyorduk. Ben sınıfta öğretmen masasının önündeki sırada cam kenarında oturuyordum ve sıra arkadaşım aramızda belli bir samimiyet olan Azra adında bir kızdı. Bakışlarımı kısa bir süre önündeki kitaba dalmış Azra'nın yüzünde gezdirdim ve pencereden dışarıya odaklandım. Bahçede beden eğitimi dersi olan dokuzuncu sınıf öğrencileri vardı. Okulun en disiplinli öğretmenlerinden olan bedenci Çetin Hoca onları ip gibi sıraya dizmişti. Çetin hocanın verdiği komutlara karşı öğrencilerin mızmızlanışını duyunca gülümsemeden edemedim ve önümdeki teste odaklanırken içimden geçirdim 'Çetin hoca ve sert tavırları. Çetin hoca ve katı kuralları...' Yine de her şeye rağmen iyi bir adamdı.

Bu gün salıydı ve beşinci dersteydik. Derse gireli en fazla bir on dakika olmuştu. Kapının açılma sesi zar zor sınıftaki uğultunun arasından kulaklarıma ulaşınca kafamı kapıya çevirdim. Nöbetçi öğrenciydi gelen. Alt devrelerden olmalıydı. Onu daha önce gördüğümü hatırlamıyordum. Gür bir sesle bağırarak 'Millet ders programı değişti haberiniz olsun' dedi. Birkaç kişi çocuğu onayladı ve çocuk elindeki kâğıdı masaya bırakarak gitti. Yerimden kalkarak Azra'nın yanından geçtim ve öğretmen masasından kâğıdı alarak inceledim. Şimdiki dersimiz Din Kültürü'ne denk geliyordu. Ders programının altındaki öğretmen listesine de bakınca Din Kültürü öğretmenimizin değiştiğini fark ettim. Hakan hoca artık dersimize girmeyecek miydi? Yeni Dincinin adı Toprak'tı. Toprak Akay. Kâğıdı masaya bırakarak 'Arkadaşlar Dinci değişmiş.' diye bağırdım. Sınıfın ağır abisi Burak kâğıdı bıraktığım yerden alarak 'Harbiden dinci değişmiş lan!' dedi. Salak. Sanki ben başka bir şey söyledim. Sınıftan

'Hadi lan!'

'Ay oha Hakan hoca derse girmeyecek mi artık!'

'Yaşadık lan!'

Hoca Branşın Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin