Olanlar Ömür Soldurur

3.2K 140 6
                                    

Keyifli okumalar! Yazım hataları varsa eğer şimdiden özür dilerim.

Papatya:

Gözlerimi kapattığım zaman, gözkapaklarımın ardına düşen yüzlerce anı vardı zihnimin kaosunda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi kapattığım zaman, gözkapaklarımın ardına düşen yüzlerce anı vardı zihnimin kaosunda. Geçmişin pembe çiçeklerle döşeli güzel anılarını geçeli çok olmuştu. Şimdi ise acı ile harmanlanmış siyah ev sahipliği yapıyordu geride bıraktığım anıların ardından gelen saniyelere. Saatin ibresi hızla dönüyor, döndükçe zamanı katlediyordu. Akrep, zehrini zamandan akan kana damlatıyordu. Çıktığım yol aydınlık değildi. Çıktığım yol, alabildiğince karanlığı kalbine saklamıştı ve en tehlikeli fısıltılar karanlığın kalbinde saklıydı. Karanlığın kalbinde, yerdeki cam kırıklarını umursamadan yalın ayak yürüyordum. Kalbim içimde gümbürderken, attığım her adımda ayaklarımın altı kesiliyordu. Ayaklarımdan akan kan, karanlığın kalbinde yol çiziyor, akrebin zehrini damlattığı zamandan akan kanla birbirine karışıyordu. Yönümü bulamadığım bu yoldan, acı çığlıklar yükseliyor, içime çektiğim soluğa karışıp içime işliyordu.

Rüzgar'ın bize geldiği günün üstünden bir hafta geçmişti. O gün lavaboda yine böcek gören Rüzgar, çok fazla durmadan Selçuk'u da alıp gitmişti ve bana beni ihmal etmeyeceğine dair söz vermişti. Aynı şekilde bizde olan Toprak hoca da annemi görüp çıkmıştı evden.

Gökalp'te ve Giray'da bir tuhaflık vardı. Bir haftadır daha gergin ve huysuzdular. Okula giderken dikkatli olmamı, okuldan servisle dönmemi ve hiçbir yere uğramamamı sürekli bu zaman dilimi içerisinde tembihleyip durmuştular. Neler olduğu hakkında hiçbir tahminim yoktu ama boşu boşuna bu şekilde davranmadıklarının farkındaydım. Ağızlarından laf almak için kıyasıya mücadele verdiğim halde başarısız olmuştum.

Annemin de ağabeylerimden bir farkı yoktu. Sürekli kendime dikkat etmemi söylüyordu. Bir şey almam gerektiğinde ise benim dışarı çıkmama izin vermeyip Giray'ı ya da Gökalp'i arıyordu ve ne alınması gerekiyorsa onlara söylüyordu. Bu iş gittikçe can sıkıcı olmaya başlamıştı. Annemi de neler olduğunu öğrenmek için köşeye kıstırdığım halde yine bir şey öğrenememiştim ve açıkçası artık bu durumdan korkuyordum.

Günlerden pazardı. Yemek yiyeli bir saat kadar olmuştu ve odama çekilmiştim. Elimde Alman bir yazara ait çok güzel bir roman vardı. Normal bir süreçte, sakin bir kafayla okusam içine çekileceğim bu kitaba, kafamda dönüp duran ve hırıldayan tilkiler nedeniyle odaklanamıyordum.

Sonunda pes ederek kitabı kapattım ve kafamdaki tilkileri susturmak adına ağabeylerimle konuşmaya karar verdim. Neler olduğunu, neyin onları bu kadar endişelendirdiğini artık bilmem gerekiyordu. Odamdan çıkarak ikisinin kaldığı odanın önüne geldim. Kapısı kapalıydı ve içeriden sesleri geliyordu.

'Bir şey olmayacak. Toparlayacağız durumu. Bu defa olmaz tamam mı? Bir kez daha aynı şey tekrarlanamaz'

Kulağıma ulaşan ses Gökalp ağabeyime aitti. Bedenim istemsizce gerildi ve konuşmalarına daha fazla kulak kabarttım.

Hoca Branşın Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin