Rüzgarın etkisiyle hışırdanan yaprak sesleri ürpermeme sebep oldu. Hala yerde yatıyordum. Doğrulmaya çalıştım ama bu daha da acı vermişti. Tüm nefesimi toplayarak tekrardan bağırdım.
"KİMSEEEE YOKKK MUUUUUU!!!!"
Bileğimin şakası yoktu. Ama napabilirdim ki? Bu arada tahmin edin kimin telefonu çekmiyordu hadi hadi söyleyin.
"YARDIM EDİNNNNNN!!!!!"
"MİN HEEEE???" Biri var. Biri vaaaar.
"BURDAAYIMMMMM!!!"
Sesin kime ait olduğunu anlayamıyordum. Çünkü uzaktan yankı halinde geliyordu.
"NERDESİİNN!! MİN HEEEE!!!"
"BURDAAAYIMMMMM!!" Kafamı yokuşun üstüne kaldırdım.
"DÜŞTÜÜÜM. YARDIM ETTT!!" Tepeden bir sima gözüktü ama ağlamaktan buğulanmış gözlerim hala kim olduğunu anlamama engel olmuştu.
"İyi misin? Napıyorsun orda?"
"Seungho Oppa! Sen misin?"
"Evet! Bekle seni kurtaracağım." Sanırım beni aramaya çıkmışlardı çünkü belindeki ipin başka bi açıklaması olamazdı. Kim yanında uzun bir ip taşırdı ki?
"Dur bekle. Bu ipi sana salıcam. Beline bağla tamam mı?" Belime mi? Emin miyiz bu konuda?
"Ta-tamam. Sanırım yapabilirim."
İpi yanındaki ağaca iyice bağladıktan sonra bana doğru saldı. Ben de bağlayabildiğimin en iyisiyle belime bağladım.
"Tamam mısın? Çekiyorum!"
"Tamamım."
Açıkcası beni nasıl çekeceğini bilmiyordum. Ama kollarındaki kasların hakkını vermeliydi.
Beni çekmeye başladığını hissediyordum ama tek başına yapamayacağı belliydi.
"Oppa bekle ben de birazcık yukarı çıkmayı deneyeceğim." Yukarı doğru sürünmeye başlamıştım.
Bir yandan o çekiyordu bir yandan ben yukarı doğru sürünüyordum. Az kaldığı sırada daha fazla devam edemeyecek haldeydim çünkü bilek ağrım kafayı yedirtecek düzeydeydi.
"Tamam, çektim seni." Neyseki Seungho devamını çekebilmişti.
Yukarı vardığımda arkamı ağaca rastladım. Açıkcası şuan böcek veya benzeri yaratıkları düşenecek halde değildim.
"Bileğin mi kırıldı?"
"Bilmiyorum. Çatlamış da olabilir. Ama çok çok kötü." Gözümden yaş mı geliyordu? Galiba.
Çantasından bandaj çıkardı ve kısa bir dalın yardımıyla bileğime destek yaparak sarmaya başladı. Eğitim aldığına bahse girebilirdim.
"Dayanabilir misin? Sırtıma alayım mı?" E şimdi böyle sorunca evet al denmez ki. Pffff.
"Yok önemli değil. Gidebilirim sanırım." Nasıl gideceğim ya? Ağrıdan ölecek durumdaydım.
"Bin hadi... "
"Şey madem ısrar ediyorsun.." Şey tabikide sadece ısrar ettiğinden. Ağrım ağlatacak güçte olduğundan değil.
Beni sırtına aldı ve yürümeye başladık. Göz yaşlarım sırtını tamamen sırılsıklam yapmıştı. Ama gerçekten dayanamıyordum. Ayrıca saçım da dahil her yerim çamur içindeydi. Üstümde şuan böcek olup olmadığını bile bilmiyordum. Iyy.
"Oraya nasıl düştün?" Ben de bunu merak ediyordum.
"Ya işte çalı çırpı toplamak için ayrılmıştık ya ondan ben de işte toplarken..." Eunjung gibi kamp alanında kalabilirdim ama hiç kalır mıyım?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gallantry
FanficSadece hayallerimi gerçekleştirmek istemiştim.. Başıma bu kadar büyük bela alacağımı nerden bilecektim ki..