18.Bölüm

50.1K 1.6K 126
                                    

Upuzun bir bölüm sizlerle :) Ygs'den önce atıp sizleri mutlu etmek istedim. Umarım beğenirsiniz bu bölüm benim çok hoşuma gitti :D Oylar ve yorumlar beni çok mutlu ediyor. Hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Bu bölümde de beni yalnız bırakmazsınız umarım :D Sizleri çok seviyorum kocaman öpüldünüz! Ygs'ye gireceklere simdi den başarılar. Herkese dua edin :) Buna ihtiyacımız var. Bu bölümü loveNur'a ithaf ediyorum. Her bölüme üşenmeden yorum yapıp beni çok çok mutlu ettiği için. Veee bölüm sizlerleee :)

18.BÖLÜM

Bir önceki gün İstanbul Dolunay'ı hayretlere sokmuş ve ona mükemmel bir kahvaltı hazırlamıştı hem de sorunsuz. Kendisi de Dolunay kadar şaşkındı bu hallerine. Söz konusu Dolunay'ı etkilemek ve onun dilinden kurtulmak olunca güzel bir kahvaltı hazırlayabilmişti. Aslında anlıyordu ki fazla tembellik ve üşengeçlik yüzünden böyle şeylere bulaşmamıştı yaptıkça hoşuna gitmeye başlamıştı yemeklerle uğraşmak. Belki de sevdiğine yaptığından böyle tatlı, hoş geliyordu. Eh evde tek olunca ister istemez insan böyle şeylerden elini ayağını çekiyordu. Ne de olsa atıştırmalık birkaç şeyle ya da dışarı da yediği yemeklerle doyuruyordu karnını. Yine kendi kafasında kurmuştu hayaller onunla evlendiğinde kocasına sabahları kahvaltı hazırlayacaktı böylelikle de gaza gelerek mükemmel ötesi bir kahvaltı hazırlamıştı. O günün akşamı da Dolunay'ın ısrarlarıyla gecenin bir vakti korkunç bir film izlemişlerdi. Geç uyumaları nedeniyle de şimdi ikisi de derin bir uykunun kollarındaydılar.

Onlar mışıl mışıl uyurken kapılarının zili birkaç kez çalmıştı bile. Zil ısrarlı bir şekilde çalmaya devam edince ilk İstanbul hareketlenmişti. Yatağın içinde rahatsızca dönüp Dolunay'ın göğsüne gömülmüştü. Dolunay horul horul horlayıp uyurken İstanbul zilin uzunca bir kez daha çalmasıyla oflayarak ayaklanmaya çalıştı. Tabii Dolunay öyle sıkı kenetlenmişti ki İstanbul'un beline kalkması mümkün değildi. Sıkıca sarmalamıştı onu, kalkmasına izin vermedi.

"Aşkım, kapı çalıyor bırakta bir bakayım." Dedi esneyerek İstanbul. Şu sıcacık yataktan çıkmak o kadar zordu ki şimdi. Dolunay onu çekiştirdi ağzında bir şeyler geveleyerek.

"Ya boş ver Tahir amcadır gazeteyi bırakmaya gelmiştir." dedi ve ekledi gözleri kapalı şirin bir şekilde sırıtarak.

"Beni burada bırakıpta aşağıya inmeye gönlün razı olacak yani. Ya dün gece filmde ki zombilerse ne yapacaksın o zaman. Ben çok korkarım biliyorsun. Açma kapıyı aşkım." Bu koskoca yakışıklı cüssenin böyle çocukça şirinlikler yapması çok hoşuna gidiyordu İstanbul'un.

"Ya. Evet çok korkarsın hem saçmalamayı bırak, adam neden çalsın kapıyı her zaman ki gibi bırakır gazeteliğe. Şu kolunu bir kaldır da ineyim."

"Olmaz gel bakiyim buraya sen sustu zil hem." dedi ve sarmaladı yine İstanbul'u. Zil sesinin kesilmesiyle İstanbul'da Dolunay'a sarılıverdi sıkıca sonra tek dirseğinin üstüne yaslanıp gözleri kapalı bir şekilde duran Dolunay'ın saçlarıyla sakallarıyla yüzüyle oynamaya başladı. İkisi de mest olmuşlardı adeta.

İstanbul Dolunay'ın dudaklarına bir öpücük kondurdu ve yataktan kalkarak banyoya yöneldi. Biraz daha yatakta kalırsa iyice mayışacak ve daha da kalkamayacaktı. Banyoda işini halletmiş ve odaya geri dönmüştü. Dolunay İstanbul'un yataktan kalkmasından faydalanarak yatağa bacaklarını açarak yüz üstü bir şekilde güzelce yayılmıştı. İstanbul kalkması için ona seslenmiş ama yine kalkmayacağını söyleyen Dolunay'a sinirlenmiş ve mutfağa inmişti.

Bugün de Dolunay'a güzel bir kahvaltı hazırlamayı düşünüyordu. Buzdolabını açıp masaya koyacağı kahvaltılıkları düşünürken balkon kapısından bir tıkırtı duydu. İki kişinin hararetli konuşma sesleriydi sanki bu. Balkon kapısının perdesini hafifçe araladı ve gördükleriyle dona kaldı. Daha gördüğü şeyi sindirmeden hızlı adımlarla koştura koştura Dolunay'ın yanına çıktı.

Minik ÇöpçatanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin