26.Bölüm

38.7K 1.4K 96
                                    

Nasılsınız, keyifler ne durumda? Canlarım özledim ben sizi. Aklıma yeni bir hikaye daha geldi bunu bir bitirelim ondan sonra bakacağım ona da ama sizleri de çok bekletiyorum farkındayım ama inanın ki zaman bulduğum anda yazmaya çalışıyorum.

Aşık mısın papatya? ile devam edeceğim yeni hikayemide yazıp bitireceğim ve sizi bekletmemek için hepsi bittikten sonra yayınlayacağım :D Bu arada hala kimin kazanacağını belirleyemedim.

Gelen yorumlar ve oylar için hepnize çok çok teşekkür ediyorum. Sabırla yeni bölümleri beklediğiniz içinde ayrıca teşekkür ederim. Sizleri kocaman öpüyorum ve çok seviyorum. Umarım hoşunuza giden bir bölüm olur. Keyifli okumalar. Kocamanından öpüldünüz :*

26.BÖLÜM

İstanbul'un havuzda olanlara sinirlenmesiyle apar topar üstüne elbisesini geri geçirmişti. Bu adama dersini verecekti, o gününü görecekti. Dolunay onun kızgın olduğunu anlıyordu ve sinirli sinirli homurdanarak üstünü giyinmeye çalışmasını zevkle izliyordu.

"Nereye?" diye sordu Dolunay.

"Eve gidiyorum ben." dedi İstanbul ve havlusunu çantasına tıkarak yürümeye başladı.

"Mızıkçılık yapıyorsun güzelim. Ne diye alındın şimdi? Yenileceğinden korkuyorsun öyle değil mi?"

"Çok beklersin canım, mızıkçılık falanda yapmıyorum. Evde görüşürüz."

"Bekle beni de, beklesene kızım. Kime diyorum ben?" İstanbul Berfin ve Efe ile vedalaştı ve yürümeye devam etti bu sırada Dolunay ona sesleniyor ve aynı zamanda üstüne tişörtünü geçirmeye çalışıp koşturuyordu. Sokağın başında İstanbul'a yetişmişti Dolunay. Geri kalan kısa mesafeli yolu sessizce alıp, evlerine girmişlerdi.

İkisi de kendilerini koltuklara bırakmıştı.

"Deli gibi acıkmışım." dedi göbeğini tutarak Dolunay. İstanbul hiç bir tepki vermiyordu ve hala somurtuyordu. Bu durum artık Dolunay'ın sinirini bozmaya başlamıştı, hiç hoşuna gitmiyordu. Sevdiği kadına dokunduğu anda İstanbul'un bundan hoşlandığını anlamış ve zevk dalgalarının vücutlarına yayıldığını hissetmişti. Şuan görüyordu ki yanılmıştı. Bu bir oyundu ve şimdi burada bunu bitirmeliydiler yoksa her çıldırtmanın sonunda böyle olacaklarsa Dolunay bunu gerçekten hiç mi hiç istemiyordu. Dolunay birbirlerini kızdırıp aynı zamanda eğleneceklerini sanmışken İstanbul bundan hiç hoşlanmamış gözüküyordu. Ona istemediği bir şeyi kesinlikle yapmazdı ki Dolunay kıyamazdı ona. Bu kadarını da hiç beklememişti ama şuan ona dokunduğu için bin pişmandı.

Dolunay İstanbul'un çenesini kavrayıp, zarifçe kendisine çevirdi. Elleriyle yanaklarını okşadı ve üzgün bakışlarıyla İstanbul'un gözlerine baktı. Sadece baktı.

"Ne var?" diye çıkıştı İstanbul, hala yenilgiyi kabul edememiş ve Dolunay'ın bakışlarını fark edememişti. Dolunay aldığı bu cevapla kalbinin sıkıştığını hissetti.

"Hemen şimdi bu iddiayı bitiriyoruz. Benden bu kadar rahatsız olacağını düşünmemiştim." dedi kırgın gözlerle İstanbul'a.

"Ne demek senden rahatsız olmak? Benim senden rahatsız olduğum falan yok." Böyle düşünmesine şaşırmıştı İstanbul.

"Ne diye surat asıyorsun o zaman? Gerçekten bana doğruyu söyle, tamam mı? Eğer istemiyorsan söyle sadece." dedi Dolunay bir erkeğin aşık olduğu kız tarafından istenmemesi ne demek işte şimdi anlıyordu. İstanbul onu nasıl istemesindi? Onu her şeyden çok istiyordu, bu iddiaya girmeden önce bile kendisinin bu konularda ne kadar istekli olduğunu Dolunay'ın onu öpüşleriyle anlamıştı. Bu adam ne saçmalıyordu?

Minik ÇöpçatanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin