8.Bölüm

65.9K 2.3K 80
                                    

Umarım bu bölüm çok çok hoşunuza gider :) Yorumlarınızı eksik etmeyin ne olurr ... Ve 3.000ı geçmiş okuma sayısı çok çok teşekkürler :D Keyifli okumalar. Gelecek bölümde görüşürüz bomba bir bölüm olacak :P Yorumlarınızı bekliyorum... Öpüldünüz!

8.BÖLÜM

İstanbul ve Dolunay iç içe geçmiş bir şekilde öylece koltukta uyukluyorlardı hala. İkisi de öyle huzurlu bir uykunun kollarındaydılar ki açamıyorlardı gözlerini. İstanbul sert bir şeyde yattığının farkındaydı ama yine de huzurluydu... Burada uyanmak istemiyordu.

Dolunay ise zaten kollarıyla sardığı kadının yeterince farkındaydı, gece onun için fazlasıyla zor geçmişti. Kollarında güzeller güzeli bir kadın varken nasıl uyuyabilirdi ki? Kalbi ilk defa bir kadınla yatarken yerinde rahat durmamış ve hep hızlıca atmıştı. Bu his ona tuhaf ve korkunç geliyordu çünkü eğer bu olanlar düşündüğü şeydense işte hapı yuttuğunun resmiydi.

Efe'nin dediği şeyler beyninde dönüp duruyordu habire. P*ç herif hep onun yüzünden! Aklına olur olmadık şeyler sokmuştu. Dolunay birliyordu canım. O kim İstanbul'dan hoşlanmak kim? O kadınlardan kısa bir süre hoşlanır ve hevesini alınca bütün heyecanını yitirirdi. Hiç ciddi ve uzun süreli bir ilişkisi olmamıştı. Amerika'da üç ayık bir ilişkisi olmuştu o kadar. Bir de buraya gelince peşinden düşmeyen, yemeğe çıkınca kendilerini sevgili sanan kızlar vardı işte. Böyle insanlarla uğraşmak istemese de, ciddi bir ilişkisi olmadığından bir şey demiyor, ses çıkarmıyordu. Zaten elinde sonunda bırakıyordu onları kadınlarda unutup-ki kolayca unutulan bir adam değildi- kendilerini başka kollara atıyorlardı uzun zaman sonra.

Ama şimdi kollarındaki çok farklı bir şeydi ve sadece arkadaşıydı. Evet! Arkadaşıydı. Yalan mı söyleyecekti canım neden inanmıyorsunuz?! Hem kardeşinin arkadaşı onun da arkadaşı sayılırdı, eh artık aynı evde kalmaya başlamışlar ve iyi de anlaşıyorlardı. Çok da iyi arkadaş olabilirlerdi belki yakın arkadaş, dost olurlardı. Aralarında böyle bir çekim varken bu ne kadar kolay olacaktı tatışılırdı. İşte kendini kandırmanın en güzel yolları...

Uyanmıştı ama kalmayacaktı, İstanbul kollarında uyanana kadar bekleyecekti. Maalesef ki biraz daha uzun sürmesini istediği bu güzel, huzurlu şey; İstanbul'un kıpırdanıp uyanma eylemi içine girmesiyle yarım kaldı. Mırın kırın edip, gerinerek uyanmıştı İstanbul. Dolunay'da yeni uyanıyor gibi yaparak esnemişti. İstanbul'un o an da gözleri iyice irileştirdi. Ne olduğunu anlamak ister gibi etrafa ve Dolunay'a bakmaya başladı. Aman Allah'ım bu gece boyunca sevdiği adamın kollarında mı yatmıştı yani? Ah bunu nasıl olur da fark edememişti. Bu... bu çok hoştu ama şuan İstanbul kendisine kızıyordu. Erkenden fark etmiş olsaydı bu gecenin tadını çıkarırdı! Nasıl olurda anlamazdı ahh. Bir dakika şuan bu durumu garipsemesi gerekiyordu değil mi? Sonuçta Dolunay anlamamalıydı yani. Dolunay ise onun şaşkın ve düşünceli halini görünce uykulu gözlerle gülümsemişti.

"Günaydın!" demişti neşeli ve uykulu bir sesle.

"Dolunay bizim burada ne işimiz var?"

İstanbul ise hala şoktaymış gibi filmlerden öğrendiği klasik şeyleri tekrarlıyordu.

"İnsan bir günaydınıma cevap verir hanımefendi! Aşk olsun aşığının kollarında yatarken nasıl olurda o anları unutup, bana burada ne işimiz var dersin çık çık hiç yakıştıramadım."

Bu adam neler diyordu ne aşığından bahsediyordu off İstanbul ne saçmalamıştı acaba gece?

"Cidden ne diyorsun anlamıyorum Dolunay." dedi İstanbul korkulu gözlerle. Bu kız Dolunayla birlikte olmaktan bu kadar mı korkuyordu yani ahh! 'Sinirlenme oğlum sakin! Taş mı taş yakışıklı mı yakışıklı adamım. Neden aşığın diyince direk korkmuştu ki. ' Hem dolunay şaka yapıyordu zaten.

Minik ÇöpçatanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin