Heyoooo! Sürprizzz :) Yeni bölüm sizlerle çarşamba demiştim dayanamadım :D Ecem seni yerim ben beni hiç mi hiç yalnız bırakmıyorsun bitanem çok çok teşekkürler :* Bu bölümde ilk sana sonra @ddevrimm e gelsin :P Keyifli okumalar beni yalnız bırakmadığınız için tek tek hepinize teşekkürler kocaman Öpüldünüz! Yorumlarınızı bekliyorum...
11.BÖLÜM
Eymen uyanıp, bebekçe sesler çıkarmaya başlamıştı. Artık daha rahat kalkıyordu sabahları. Yatakta dönüp duruyor, kendince bir şeyler konuşuyordu. En sonunda kimsenin onunla ilgilenmeyeceğini anladığında yaygarayı basarak ağlamaya başlamıştı. Dolunay hiç oralı olmuyordu tabii. O İstanbul'a sarılmış uyuyordu. İstanbul ise gözleri açmadan Eymen'i kendine çekmiş, sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir süre sonra Eymen susmuştu ama anlaşılan İstanbul'u tekrar uyutma gibi bir düşüncesi yoktu.
İstanbul Eymen'in sakinleşmesiyle sevgilisinin kollarında tekrar uyku moduna geçecekken, minik adam Eymen yine kendini hatırlatmıştı. Hem de en iğrenç şekilde. Bu koku dünya da daha önce hiç hissedilmemiş bir şeydi. Bu neydi be böyle! Bu kokuyu hisseden bir tek İstanbul değildi anlaşılan ki Dolunay homurdanmaya başlamıştı bile.
"Sevgilim, zehirleneceğiz lütfen şu çocuğun altını değiştir. Ne yedirdin sen buna?" dedi Dolunay gözleri kapalı uykulu bir şekilde.
"Benim suçum neydi ya! Kusacağım şimdi. Hem niye hep ben, kalk sen yap bir kere de."
"Daha önce denedik aşkım. Sen daha güzel yapıyorsun, ne olursun uyuyacağım biraz daha." Dolunay İstanbul'a kıçını dönmüş, yastığa başını gömmüştü.
İstanbul zar zor yataktan kalktı. Saati görünce gözleri daha da büyüdü. Saat daha altı buçuk yeni oluyordu. Eymen genellikle daha geç kalkıyordu buraya geldiklerinden beri.
"Tosbağa seni bu koku ne böyle he? Sen bana illa eziyet çektireceksin anlaşılan." diyerek kızıyordu Eymen'e.
"Dolunay bey sen bana poponu dön, bu kokudan kurtulamayacaksın hıhh!" dedi ve burnuna ıslak mendillerle kokuya karşı bir kalkan oluşturdu. Ve Eymen'i yatağın üstüne serdiği bezin üstüne yatırdı. Büyük operasyona bebek bezinin cırt cırtlarını açarak başladı. Dolunay aldığı kokuyla hışımla döndü yatakta, bir eliyle burnunu tıkadı ve söylendi.
"İstanbul öldürmeye mi çalışıyorsun beni!"
"Gördüğün gibi çocuğun altını değiştirmeye çalışıyorum sevgilim." dedi boğuk bir sesle. Dolunay gözlerini de aralamıştı ve onu bu halde görünce gülmeye başladı.
"Ne gülüyorsun bu zehir gibi kokuyu içime çekecek değilim." dedi kendini savunurcasına.
"Yani dedin ki ben çekmeyeyim ama sevgilim çekse bir şey olmaz. Bana kıçını döndü ona bir ders olsun bu kokuyu çeksin. Aç şu camları ögg!"
"İşim bitiyor iki dakika bekle." İstanbul Eymen'i güzelce temizlemiş ve Dolunay'ın göğsüne yatırmıştı bebeği. Operasyonda kullandığı aletleri yok etmiş ve odayı iyice havalandırmıştı. Tabii o bunları yaparken Dolunay Eymen'i umursamadan tekrar uykuya dalmıştı. Ama Eymen rahat durmuyor Dolunay'ın yüzüyle uğraşıyordu.
"Dolunay uyuklama orada çocuğa dikkat et. Ben aşağı iniyorum bugün ben kahvaltı hazırlayacağım. Hem erkenden plaja gideriz."
"Saat daha yedi! Gel yat şuraya."
"Uykum yok ben iniyorum aşağıya."
"Sevgilim aman dikkat et tostlarımızı güzel yap ona göre bana iki tane doymam ben bir taneyle. Portakal suyu istiyorum bir de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik Çöpçatan
RomanceMeriç üniversiteyi bitirir bitirmez deli gibi aşık olduğu adamla nikahı bası vermiş. Aradan uzun bir zaman geçmiş çocuk yapmanın zamanı gelmiş. Tunç ve Meriç çiftine bir de minik Eymen eklenmiş. Söylemeden geçemeyeceğim bu çılgın çiftimiz tam bir eğ...