Ufak bir not: Bu hikayeden önce Soulmate hikayesini okuduysanız Mira'ya aşinasınızdır ama okumadıysanız da sorun yok. Kendisi Jongin'in eşi oluyor ve hikaye bizim oğlanların biraz daha ileriki yaşlarında geçiyor. Exo bildiğiniz exo yani. :D
Bu arada bu bölümde Sehun ile Suho'nun ilişkisine takmış olabilirim. :D
***
"Yaa! Neredeydin bunca zamandır. Su Ah seni sorup durdu sürekli."
Mira panikle bana çekişirken usulca göz kırptım ve grubumuzun first yengesini "Tokyo şehir turu." yapıyordum diye yanıtladım. Kendisi bizim kara oğlan Jongin'in bu hayatta doğmaktan sonra elde ettiği en büyük zaferlerden biriydi ve hayatımın prensesinin annesiydi. Bu yüzden onu sinirlendirmemeliydim. "Kusuruma bakma." diye de ekleme yaptım Su Ah'nın yanına gitmeden önce.
Bizim grubun diğer sırtlanları beleş yemek buldukları için tıkınmakla meşgullerdi. Başımı sağa sola sallayıp etrafta uçuş uçuş tüllü elbisesi ile salınarak dolaşan Su Ah'yı kucağıma alıp hediyesini verdim. Ardından arkadaşları ile oyununa devam etmesi için onu geri bıraktım. Süphesiz. Bu çocuk %100 Mira'ya çekmişti.
Ben hülyalı bir şekilde, yanındaki erkeklere kur yapan Su Ah'yı izleyip sevimli sevimli sırıttığımı sanarken birden gözlerimin önüne bayan 200 km geldi. Evet. Bu takma isim ona çok uygundu.
Kaşı, gözü, gülüşü, dudağının kenarındaki kıvrımı, saçlarının esintide ahenkle uçusu, kot pantolonu derken buraları alev aldıran düşüncelerim Suho hyungun burnumun dibinde bitmesi ile sigara dumanı gibi dağıldı.
Oh çok şükür.
"Yine ne haltlar yedin?" diye sordu kendinden emin bir şekilde. "Bu yüz ifadeni çok iyi biliyorum Oh Sehun. Yurttaki su ıtısıcını bozup da gün boyu telefonun icadından haberi olmayan köylü gibi ortalıkta dolaşıp bunu kim bozdu diye rol kestiğin zamanda aynı ifadeyle bakıyordun."
Ağzım açık alkışladım hyungu. Valla bravo. Beni çözdüğü yetmezmiş gibi bunu açıklamak için tüm edebiyat becerisini de konuşturmuştu. Mira'nın yanımıza gelmesi ile "Sonra anlatırım." diye mırıldandım ve konuyu geçiştirdim. Suho hyung da benimle ilgilenmeyi anında bırakıp Mira'yı kendine yeni kurban seçmişti zaten. Aa.. Kalbim inciniyordu ama.
"Seni endişelendiren bir şey mi var Mira?" diye sordu Suho hyung.
Mira da başını salladı. "Üniversiteden arkadaşım da partiye gelecekti ama telefonlarına cevap vermiyor. Biraz evhamlı diyebilirsin bana ama Mirei'nin başına bir şey gelmiş gibi hissediyorum."
Beynimdeki nöronları duyduğum isim ile birlikte pause tuşuna basarak durdurdum ve aniden ilgimi çeken sohbete bodoslama giriş yaptım. "Mirei mi dedin? Arkadaşının ismi Mirei mi?"
Mira ardı ardına sorduğum sorulara şaşırmıştı ama yinede cevap verdi. "Evet. Daha bu sabah konuşmuştuk. Partiye mutlaka geleceğini söyledi ama..."
Sözlerin gerisini duymadım. O kaçık kadının "Yarım saat içinde başlayacak partiye yetişmemiz gerek." derken ne demek istediğini yeni idrak etmiştim çünkü. Başından beri kim olduğumu biliyordu ama bir gram çaktırmımıştı. Vay be. Gerçekten de kartları gizli oynuyordu ve bu haksızlıktı.
Arabasına el konulan, bir saat zorunlu şehir turuna mahkum edilen ve karşılığında verilmiş olan 10.000 dolarlık çek ile duygusal tahribata uğratılan kişi bendim ve tüm bunlar olurken O...
Sahi o kimdi? Dahası niye kafamı kurcalamıştı ki bu kadar. Gölgesinin ardına sakladığı gizemli duruşundan dolayı mı acaba?
Ben kendimle iç mücadelemi yaparken Mira'nın hala endişeli endişeli konuştuğunu fark ettim. "Merak etme arkadaşın iyi. Daha bir saat önce turp gibiydi." diye mırıldanmıştım ki üzerime dikilen iki çift gözün keskinliği ile dudağımı ısırdım.
Salaktım. Süzme sazandım. Net.
Beklediğim sorunun gelmemesi için dua ederken kaderin cilvesi bir kez daha bana nanik yaparak gülümsedi ve Mira o ulvi soruyu sordu. "Sen nerede gördün Mirei'yi?"
***
Mira'nın sorusunu geçiştirmem kesinlikle kolay olmamıştı. Tükenmekte olan fok balığı nüfusundan girip evrim teorisi ile konuşmamı taçlandırarak bilimum her türlü konuda saçmalamış ama bir türlü arkadaşı ve benim aramda gerçekleşen o garip olayı anlatamamıştım.
Kızın birilerinden kaçtığı bariz belliydi. Dikiz aynasından gördüğüm şeyler yanlış değildiyse eğer tabi. Ki yanlış olduğunu sanmıyorum çünkü yine yanlış görmediysem eğer peşimizdeki araçlar birdenbire ortadan kaybolmuş ve çok geçmeden Mirei'ye yeni bir arama gelmişti ve kızın o aramadan sonra rahatladığına yemin edebilirim. Ondan sonra da ayrılmıştık zaten.
Şimdi ben tüm bunları masum yengemiz Mira'ya nasıl anlatabilirdim. O çok değer verdiği arkadaşının bir şeyler karıştırdığını. Kafam felaket karışıktı ve Suho hyung yan yatakta horul horul uyuyordu.
Gözlerimi devirdim ve bi kaldığımız 5 yıldızlı otel odasına baktım bir de yan yatakta yatan kızların bayıldığı dünyaca ünlü idole. Sonra da yatağımdan çıktım zaten. Suho hyungun horlaması benim içi sesimden daha gürültülü olduğundan düşünmek için sessiz bir yere ihtiyacım vardı.
Odanın güç kartını alıp terasa çıkmak için asansörlere yöneldim. Geceyarısını geçmemize minnettardım şu an. Aksi takdirde çizgili pijamaları ile dolaşan bu idolün internet sayfalarında boy göstermesi Cern'deki elektronların çarpışma hızı ile doğru orantılı olurdu.
Gelmesi için asansörü çağırdım ve ayağımla tempo tutarak bekledim. Çift kanatlı metal kapılar açıldığında ise ilk gördüğüm klasik japon simasına sahip bir adamdı.
Aynı zamanda son gördüğüm.
Gerisi karanlık...
***
Bu hikaye popüler idolleri yerleştirseydim eminim daha fazla okunurdu ama yine de yapmak istemedim. Japonya'da geçen bir hikaye yazıyorsam karakterleri de ordan seçmem daha doğru olurdu. Pişman değilim ama okunmadığı zaman da üzülüyorum ne bilim.
Bu da böyle bir anım işte. Neyse yorumlarınızı bekler hayırlı kandiller dilerim. ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance With Me *Sehun*
FanfictionBir insanın aşık olabileceği en tehlikeli kadın hangisiydi? Ölümüne güzel bir kadın mı yoksa ölüme kafa tutan bir kadın mı? Şüphesiz Oh Sehun ikinci seçeneği seçerdi. Tabi Mirei'yi tanımadan önce.