7

182 16 14
                                    

Medya: Mirei'nin karşısında bizimki :D

***

7...

Dişlerimdeki altın kaplamaların değil, erkeklik gururumu tekrardan arşa çıkaracak, rezilliğimi yerin bilmem kaç kat dibine gömecek 10 bin Doları geri iade etme fırsatı bulamadığım günlerin sayısı.

Zaten altın kaplamam da yok. Böyle bir kıroluğu yapmak için dünya idolü olmadım ben. Exo'nun namına yakışmazdı bir kere. Gerçi Suho hyungda bunu gerçekleştirebilme potansiyeli görmüyor da değilim şimdi.

Herneyse...

Konumuza dönecek olursak günleer günler önce kötü kadın Mirei'nin beni hazırlıksız yakalayarak elime tutuşturduğu çeki geri vermek için 7 gündür fırsat kolluyordum ama bunu bir türlü başaramamıştım.

Başımın belalı mafyası -ona böyle hitap etmeyi iç sesim bile kabul edemiyordu- sabahın erken saatlerinde çıkıyor akşamları da çoğunlukla çok geç geliyordu. Erken geldiğinde ise hızlıca selam veriyor bazen yemeğimden otlanıyor sonra da mekanına çekiliyordu. Rutini hep böyle miydi yoksa ben rahatsız olmayayım diye hususi mi yapıyordu bilmiyordum ama içimden bir ses genelde bu şekilde yaşadığını söylüyordu çünkü Mirei başkalarının rahatı için kendi rahatlığından ödün verecek bir kadın değildi.

Belki de onu örnek almalıydım zira kendi rahatımdan fazlasıyla ödün vermiştim. Ülkemden, üyelerimden ayrı tek başıma bir yaşam sürüyordum burada ve itiraf etmem gerekirse sıkılıyordum. Yanıma koruma diye verdikleri Kento denen herif o kadar suratsızdı ki erkek erkeğe Tokyo gecelerine akalım diye teklifte bile bulunamamıştım. Geriyordu beni.

Kento'nun gudubet hararetlerini düşünürken aklıma gelen şeytani düşünce ile yorganı üstümden atıp yataktan çıktım. Tembellik yapamayacak kadar muzip hissediyordum kendimi.

***
Mirei'nin ofisine vardığımda -ki gitmek hiç zor olmamıştı çünkü ofisi bir kaç aşağıdaydı- kendimi deri koltuklardan birine fırlattım ve konuşmama başlamadan önce onun da karşıma oturmasını bekledim.

Sabah sabah benim gibi bir şaheserle gününü aydınlandırmayı kesinlikle beklemiyordu biliyorum. Şaşırmıştı. "Bu beklenmedik -bu kelimeyi oldukça vurgulu söyleyişi gözümden kaçmadı- ziyaretini neye borçluyum Oh Sehun?"

Yine aynı şeyi yapıyor , yine farkında olmadan konuşmasıyla ses tonuyla, adımı telafuz etme şekliyle beni kapsama alanına alıyordu. Başımı belirsizce sallayıp boğazımı temizledim. "Geçenlerde seninle kalmak üzerine yaptığımız konuşmayı hatırlıyor musun?" diye sordum ve cevabını beklemeden "Ayrı eve çıkmam dışında diğer bütün isteklerimi kabul edeceğini söylemiştin." Diye hatırlattım.

Gözlerini kıstı ve başını aşağı yukarı salladı. Koltuğun kenarına koyduğu eli ve hafif yana eğdiği başıyla sorgulayan bir profil çiziyordu. Kesin kafasındaki kırk tilki dolaşmaya başlamıştı şu an. Durduklarından şüpheliydim gerçi.

"Bugün senden bir şey istemeye geldim." Diye konuşmamı sürdürdüm. Suskunluğu konuşmamda acele etmeme sebep oluyordu. "Kento ile yer değiştirin."

"Ne?"

"NE?!"

Birinci ani ve tiz çıkış Mirei'den ikinci tok ve kaba çıkış ne zaman odaya daldığını bilmediğim Kento'dan gelmişti. Mirei hızlıca Kento'ya döndü. Kento da ölümcül bir ifadeyle bana bakıyordu.

Ortamda o kadar garip bir hava akımı oluşmuştu ki üç beş kişi daha eklesek çok rahat bir şekilde rönesans tablosu oluşturabilirdik. Kompozisyon müsaitti.

Üç beş saniye bocalayan Mirei Kento'dan vazgeçip tekrar bana döndü ve dudakların o hafif alaycı sahte kurumsal gülüşünü kondurdu. "Neden böyle bir talepte bulunduğunu sorabilir miyim acaba?"

"Sıkılıyorum." Dedim cart diye ve Tanrı şahidim olsun ölüme en çok o an yaklaştığımı hissettim. Kötü kadın Mirei'nin belindeki silahı şakağıma dayayıp "Şimdi sıkılıyor musun lan?!!" diye kükremesi an meselesiydi sanki. Fakat öyle yapmadı.

Bunun yerine gülümsemesi daha da genişledi ve yine itiraf etmem gerekirse bu az önceki senaryodan daha korkunçtu. "Tamam." Dedi ansızın.

"Ne?!"

"Ne?!?error?!"

Bu iki aptal tepkinin biri bana aitti. Tahmin edin hangisi? Zor olmasa gerek. Bu kadar kolay kabul edeceğini düşünmediğim için error veren ben olmuştum tabiki de. Kento daha çok 'neden bunu kabul ettin dercesine' bir tepki vermişti. Mirei "sorun değil Kento. Sen yönetime geçersin ben de konuğumuzla ilgilenirim. Böylesi daha doğru olur." Dedi.

Kutsal su aşkına. Biri üzerime toprak atsın. Bu kadın gün aşırı beni şaşırtmaya devam ediyordu ve ben onun değişen güncellemelerine yetişemiyordum kesinlikle.

Şaşkınlığımı kamufle etmeye çalışarak boğazımı temizledim ve aniden ayağa kalktım ve "Tamam o zaman. Ben-ben gideyim." diyerek de amatörce kaçış cümlemi kurdum.

"Tamam." Dedi Mirei. O da ayağa kalkmıştı. "Kento ile konuşup yukarı gelirim."

"Ta-tamam." Diye mırıldandım ve koşar adım olay mahalini terk ettim. Mirei'ye sataşır onu zor durumda bırakır biraz da sinir edip vakit geçiririm diye uygulamaya koyduğum plan ters tepmişti resmen. El bombası elimde patlamıştı ve korkarım ki kaybedeceğim uzvum kalbim olacaktı.

Hissediyordum.

10 bin dolarlık çek mi? Yine verememiştim.

***

Hala uyumamış olan yazara gelen sabah ilhamı ve ortaya çıkan yeni bölümümüz. Nasıl buldunuz? :D

Olmamış diyeni ya da yorum yapmadan gideni bırakmıyoruz :)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Olmamış diyeni ya da yorum yapmadan gideni bırakmıyoruz :)

Dance With Me *Sehun*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin