Uçağa binip koltuğuma oturdum. Neyseki yerim cam kenarındaydı..Bir kaç dakika sonra yanıma genç bir çocuk oturdu.Meteor çocuk bana dönüp ''Meraba'' dedi.
Her ne kadar çocuk çok yakışıklı olsa da yorgun olduğumdan konuşmayı uzatmak istemediğimden baygın bir şekilde ''Merhaba'' dedim.Çocuk da halimden anlamış olacak ki üstelemedi.
Kulaklığımı taktım ve müzik dinlemeye başladım. Müzik iyi gelir sanıyordum ama yanılmışım daha çok ağlayasım geliyordu. Kendimi tutamadım ve sessizce gözyaşlarımı dökmeye başladım. Arada çıkan hıçkırık sesine engel olamadığım için içimden kendime küfürler savurdum. Yanımdaki çocuk fark etmiş olacak ki beni dürtüp ''Hey, ne oldu? Neden ağlıyorsun?''
Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ''Yok birşey..Imm önemli değil, boşver...'' diyerek fısıldadım.Gülümseyip ''Biliyor musun? Senin gibi benim de üzüldüğüm zamanlar oluyor ve ben yaşadığım olayları hiç tanımadığım insanlara anlatıp rahatlayabiliyorum.Yani yabancı bir kulağa ihtiyacın varsa hiç çekinmeden bana üzüntünün nedenini anlatabilirsin..'' dedi ve bana bakmaya devam etti.
Sanırım haklıydı.Anlatsam kaybedecek bir şeyimimin olmadığını düşünerek ona içimdekileri dökmeye başladım. O da büyük bir ilgiyle dinliyordu. Konuşmam bittiğinde büyük bir nefes verdim ve ''Peki şimdi ne yapmalıyım?''
Gayet ciddi bir şekilde ''Eğer anneni bu kadar çok seviyorsan onu üzmemek için sabretmelisin. Sonuçta sana iki sene dedi. Babanın evinde kalacaksın ama her saatini de babanla geçirmeyeceksin sonuçta. Aslındaaa.. Git babana sarıl, ona onu sevdiğini söyle demiyorum ama odana kapanıp asosyal ergenlerden olmak yerine bence ona şans vermeyi denemelisin, en azından olayı daha çekilir hale getirmek için...'' dedi.
Haklıydı ve bu kadar iyi tavsiyeler vermesi beni şaşırtmıştı. Ama yine de babamla yakınlaşmak istemiyordum. Ben çok çektim, biraz da o çeksin demi yane :)
Uçak indiğinde kemerimi çıkarıp koltuktan kalktım. Gülümseyerek ''Teşekkür ederim. Dediğin gerçektende işe yaradı. Şimdi daha iyi hissediyorum'' dedim ve bavulumu alıp uçaktan indim.
Gerizekalı ahmak babam da orada beni bekliyordu. Beni görünce yanıma gelerek ''Merhaba'' dedi ve bana sarılmak için kollarını açıp yaklaştı. Ellerimle onu itip ''Şu kucaklaşma işlerini boşverelim. Çok yorgunum, hemen eve gidip uyumak istiyorum.'' dedim ve somurtarak yüzüne bakmaya devam ettim. Onun da yüzündeki gülümseme solmuştu. Kafasını sallayıp beni arabaya götürdü. Doğrusu buna araba mı yoksa saray atı mı desem bilmiyorum ama önümdeki MercedesA180' e ve ayakta bekleyen şoför'e hayranlıkla baktım..(araba multimedia'da)
Kendime gelip yüzümü eski halime getirdikten sonra arabaya girdim ve kulaklığımı taktım. Bir de yol boyunca babamla konuşmayı çekemezdim.Arabadan indiğimizde saray yavrusu villayı bir süzdükten sonra bavulumu alıp babamı takip etmeye başladım.
Vay anasını.. Bune yaa? 60 sene para biriktirsem böyle bir ev almak benim için bir hayal olur. Şaşkınlığımı gizleyerek içeri girdim. İçerdeki önlüklü kadınlar gelerek saygıyla önümde eğildiler. Babamın zengin olduğunu biliyordum ama bu kadar da değil ama yuh amq :d
Hizmetçilerle teker teker tanıştıktan sonra aralarından benim yaşlarımda görünen sarışın kız beni odama götürdü.. Odamı görünce ağzım bi su aygırını yutabilecek kadar açıldı. Büyüklüğü evdeki salonumuzun iki katıydı..Yatağımın baş ucundaki duvar pembe öbür duvarlar ise su yeşiliydi.Eşyalar da krem ve beyaz renkleriyle duvarlara uyum sağlıyordu. Çift kişilik yatak,televizyon, koltukar, kütüphane, çalışma masası vs. Anlayacağınız her bi bok var :D Odada biraz daha ilerleyip önce sağdaki kapıdan girdim. Bana özel bir banyo vardı. hihihi. oradan çıkıp öbür kapıya yöneldim. Oha!! Yok artık.. Giyinme odası ya da koca gardolap falan..Hani şu filmlerde hep görürüz ya.
Oldukça çok ve pahalı kıyafetler, yılın her gününe yetecek kadar ayakkabı ve çanta.. Takılar, makyaj malzemeleri.. Cennette falan olmalıyım yani..
Odama geri döndüğümde hizmetçi hala beni ayakta bekliyordu. Gülümseyip ''Akşam saat 8'de kahvaltı yapılacak. Babanız dinlenmenizi söyledi. Yemek saatinde ben sizi uyandıracağım efendim.''
''Tamam.. Ama öncelikle sana bir şey söylemek istiyorum. Madem bu evde beraber yaşayacağız bana efendim demene hiç gerek yok...hatta şu sizli bizli olayı bile fazla abartılı. Bana Jasmine diyebilirsin. Senin adın ne?'' dedim ve elimi uzattım.
Önce bana şaşkın bakışlarla baktı ve sonra ''Ama babanız-''
''Boşver sen babamı. Adın ne?'' dedim ve boşta kalan elimi hareket ettirdim. ''Alex'' derken sesi titrek çıkıyordu. Utana sıkıla elini bana uzattı. Öbür hizmetçilerden biri gelip Alex'e kızgın bakışlarla ''Alex!! Haydi aşağıda işleri tamamlamamız lazım. Hem hanımefendiyi daha fazla yormayalım, gel '' dedi çirkin çirkin sırıtarak.
Alex de gittikten sonra giysi dolabıma girdim. Fazlasıyla şeker ve rahat olan pijamalarım odamla uyum içerisindeydi. Yatağa uzandım ve kendimi uykuya bıraktım.Zaten yatak aşırı rahat olduğu için uyumak konusunda hiç zorlanmadım....
(Bu bölüm biraz kısa oldu ama bu hafta sınav haftası olduğu için sınavlara çalışmam lazım. Bu gün yetiştirebilirsem yeni bir bölüm daha yazabilirim belki..Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Lütfen iyi- kötü tüm düşündüklerinizi söyleyin. Kitabı daha güzel bir hale getirmem için sizin yorumlarınıza ihtiyacım var.)