bölüm 14

8.3K 246 20
                                    

FİLİZ geri döndü.

Yıllar sonra kendimi yeni bulmuş gibi ince bir sızı hissetim bedenimde. Sanki kanım donmuş ve birden çözülmüş gibi ılık ılık gezinmeye başladı damarlarımda. Bu gezinti beni cehenneme davet ediyorudu bunu biliyordum.
Diliğim damağım kup kuruydu, soluduğum nefes burun delirlerimde kesinkin acılar bırakıp ciğerlerime doluyordu. Müthiş bir acı kemiklerimi örsle ezercesine her karışımda aniden belirdi. Algılamaya çalıştım, neden bu kadar tükenmiş vaziyetteydim? En son ne olmuştuda bu kadar ızdırap yüklüydüm?
Zihnimin içinde sorular birsüre gezindi, ve ardından anılar birer kora halinde resimler eşliğinde, çığlık çığlığa gözümün önünde beliriverdi. Aklıma gelenler bedenimdeki hayvani sancıyı ansızın unutturmuştu.

Sesim kısılana dek çığlık atıyordum. Yalvarıyor, küfür ediyor ve teslim oluyordum. Kontrol merkezim aniden bu anıları kabul etmek istemedi. Hayır, muhtemelen huzursuz zoraki bir uykuya dalmıştım ve garip rüyalar görüyordum. Bu gayet normaldi bana hep böyle olur çünkü.
Kısa bir sessizlik çöktü bilinmezlik sarmaşıklıklarıyla dolu zihnime. O sırada başka birşey düşünmeye çalıştım çaresizce. Adım neydi, kaç yaşındaydım? En önemlisi bunları bile hatırlayamayan bu insana ne olmuştu? Bunları düşünürken birden bire başka bir boyuta geçer gibi oldum.

Bu sefer yeşil bir çayırda elinde yine o çayırdan toplandığı belli olan çiçekleri tutan bir el görüyorum. Sadece oradayım ve bu el bana ait değil. Esmer, üzerinde ince tüğleri olan bir erkek eliydi bu. Sanki çiçekleri ben tutuyordum ama değildi sadece çiçekleri tutanın yerine ben görüyormuş gibiydim.
Ağır ağır telaşsızca yol alıyor. Bu an o kadar dinginlik ve huzur vericiki bunun bir rüya olduğuna hemen ikna oluyorum. Büyük bir merakla o eli takip ediyorum, sonsuz yeşilliğin içinde bir süre yol alıp çiçekleri ve estetik ama bakımsız olan o eli izliyorum. Birden duruyoruz. Sanırım vardık sonunda çiçeklerin nereye gitmek isteğini görebilecektim. Önümüzde güzelim yeşil örtüyü bozan çirkin bir toprak birinkintisi vardı. Yeni kazılmış olduğunu kokusundan anlayabiliyordum. Merakım birden şiddetlenen nabzımla birlikte çoğaldı, burası neresiydi böyle?
Çiçekli el toprak birikintisinin soluna doğru bir kaç adım yöneldi ve dönüp kazılan çukurun içine baktı. Merakım dehşete dönmeden hemen önce buranın bir mezar olduğunu anlıyorum. Ardından çiçekler onun tutan parmakların arasından çukara ağır çekimde dökülüyor. Aniden buradan kurtulma isteği her zerremi ele geçiriyor ve acınası bir çaresizlik eşilğinde kurtulamadığı o resme bakmak zorundan kalıyordum. Ne kadar bakmak istemesemde bu mezardaki bendim. Üstü başı paramparça, özensizce oraya atıldığını belli edercesine elleri ve ayakları sağa sola dağılmış vaziyette, soluk benizli bir ceset olarak orada öylece uzanıyordum. Korkunç bir çığlık koptu kulaklarımda ama yinede orada kendimi izlemeye devam ettim ve kaçamayacağımı anladığımda çaresizce mezarımın içene bakmaya devam ettim ve bire süre sonra hissetiğim o bütün duygular yerini hüzne bıraktı.

Bana ne olmuştuda kendi cenazeme başkasının zihninde katılmıştım!?

Merhaba arkadaşlar biliyorum çok uzun zaman oldu ve eminim bazılarınız bana çok kızgın. İnanın neye nereden anlatmaya başlayacağımı bilmiyorum. Ama bildiğim tek bişey var FİLİZ geri dönüyor. Bakalım kimler bizimle mutlaka yorumlarda kendinizi belli edin bende çok merak ediyorum bundan sonra ne olucak😊

FİLİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin