Bölüm 21 | Küllerimdeki Yalanlar

3.7K 247 30
                                    


Bölüm Müziği : Martin Garrix & Dua Lipa - Scared To Be Lonely





Küçük kız arka sırada tek başına oturan oğlanın yanına gidip, "Neden üzgünsün?" diye sordu.

Somurtup, "Sanane!" diye karşılık verdi oğlan. Başını masaya koyup görüş açısından onu sildi. Kız inat edercesine hemen önündeki sıraya oturup, başını tıpkı onun yaptığı gibi masaya koydu. Gözleri artık sadece çocuğun yüzünü ve masmavi gözlerini görüyordu.  "Adın Demir değil mi?" diye sordu.

Çocuk gözlerini açıp, kızın güzel yuvarlak kahverengi gözlerini tam karşısında bulduğunda şaşırdı. Kalbi yaşından hızlı çarparken kızın cesaretinden etkilenerek, "Sanane" dedi yeniden.

Kız umursamadı "Benim adım Hare" dedi gülümseyerek.

Çocuk onun kim olduğunu elbette biliyordu. Ön sıranın bir arkasında oturan saçları gece kadar siyah, gözleri bal kadar tatlı, kimsenin konuşmak dahi istemediği ama kendisinin konuşmak için can attığı Hare Ilgın. Koleje geldiği ilk günden beri izlediği, haberi olmadan tüm zorbalardan koruduğu, her derste saçlarını ezberlediği, yasemin kokusunu duyumsadığı kız ilk kez biriyle, dahası onunla konuşuyordu.

"Banane"

Kız somurtarak başını sıradan kaldırdı.

"Hep böyle hırçın mısın?" diye sordu.

Çocukta başını hızla masadan kaldırıp, "Hırçın mı?" diye tekrarladı. O sırada bembeyaz bir kelebeğin havada süzülüp, kızın saçlarının üstüne konuşuna şahit oldu.

"Adım Demir" dedi kelebeğe bakarak.

Kız gülümsedi. O farkında değildi belki ama çocuk onun tebessümünü sonsuza kadar silinmeyecek bir tablo gibi kalbine kazıdı.














Soğuk ve sert zeminin üzerinde kendimi tek başıma  bulduğumda çoktan günün yarısını bitirmiş olduğumu karşımda duran saat sayesinde anlamıştım. Boynumu ovalayarak yerimden doğrulurken mutfağa bakındım ama Ateş'ten hiçbir iz ya da ses yoktu. Buna sevinmeli miydim, bilmiyordum. Bir yanım dün gece yaptığım şeyi hatırlamamasını umarken, diğer yanım her ayrıntısıyla hatırlamasını istiyordu. Hatırlamasından korkmuyordum çünkü bana göre yaptığım şeyde herhangi bir hata yoktu. Korktuğum şey, vereceği tepkiydi.

Yerimden kalkıp kısa bir duş aldıktan sonra giyinmek için odama geçtim. Odanın bir köşesine bıraktığım valizlerin hala açılmamış olduğunu fark edip yatağımın üzerine oturdum. Elbette onları açmak ve yerleştirmek gibi bir niyetim yoktu. Telefonumu elime alıp Ateş'i aradım ve telefonu açmasını beklemeye başladım. Uzun bir çalıştıktan sonra kapatmak üzereyken telefonu açtı.

"Demir seninle görüşmek istiyor" dedi, olması gerekenden önce.

Göremeyeceğini bilerek gözlerimi devirdim. "Sana da günaydın" dedim imayla.

"Saat çoktan öğleni geçti" dedi. Sesinde kızgınlık ya da tavırlı bir tını olmamasından olanları hatırlamadığını düşünmeye başladım. Sanırım ikimiz içinde şimdilik en iyisi bu olacaktı.

Bu defa konuyu ben Demir'e çekerek, "Ne istiyormuş?" diye sordum.

"Yeni numaran onda olmadığı için beni aradı. Önemli olduğunu ve seni evde beklediğini söyledi sadece"

Yeniden onunla karşılaşmak zorunda olduğumu düşündükçe deliriyordum.

Yatağa sırt üstü uzanıp derin bir nefes verdikten sonra, "Gitmeli miyim?" diye sordum. Durumun önemine göre hareket etmek istiyordum. Basit bir sebepten sinirlerimi tepeme çıkartmaya hiç gerek yoktu.

 Hüznümde Saklı Mavi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin