Bölüm 27 | Ruhum Okyanusta Öldü

3.3K 262 99
                                    




Multi - Bölüm Müziği : Gabrielle Aplin - Start Of Time



Tüm şiddetiyle yağmaya devam eden yağmur sebebiyle taksiden iner inmez kıyafetlerim ve saçlarım ıslanmış halde kapıya ulaştım. Hava soğuk değildi ama nedense ben üşüyordum. Dişlerimi çarpamaması için birbirine bastırırken bir yandan da kollarımı birbirine dolayıp neler söyleyebileceğimi düşünüyordum kapının açılmasını beklerken. Yolda epeyce düşünecek vaktim olmasına rağmen aklımı bir türlü Ateş'ten ayırmayı başaramamış ve sonucunda bulunduğum konuma hiçbir plan yapmadan ulaşmıştım. Doğaçlama davranmaya karar verip, kapıyı açan yardımcı kızdan Yağız'ı çağırmasını istedim. Kız içeride beklememi söylese de, kibarca reddedip kapıdan uzaklaştım. Semra hanım zaten yeterince varlığımdan rahatsızken ona benden daha da hoşlanmaması için yeni sebepler sunmayı göze alamazdım. En azından Yağız açısından şuan için ne ifade ettiğimi bilmeliydim.

Simsiyah takımının içinde koşar adımlarla kapıya ulaşan Yağız, bir kez bile tereddüt etmeden kendisini yağmurun altına atıp karşıma geçti. "Neden burada bekliyorsun? İçeriye neden girmedin?" diye sordu. Gelmiş olduğum için ya da koca bir aptal gibi yağmurun altında bekliyor olduğum için şaşkındı.

Omuz silktim. "Bir şeyi bilmeliyim" dedim.

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur sadece birkaç saniye içinde onu da sırılsıklam bir hale getirmişti ama onun pekte umurunda değildi. Ellerimi tuttu gözlerimin içine bakıp, "Hasta olacaksın" dedi endişeyle. Beni eve doğru çekmek istediğinde onu durdurdum. Yeniden karşısına geçip ince sakalların örttüğü yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Bana inanıyor musun?" diye sordum, gözlerinin içine bakarak.
Duraksadı. Elbette böyle bir tepki vermesini bekliyordum. Neticede onun gözünde hayatına ansızın giren, inatla ona yapışmaya çalışan, yalancı ve ismi bile sahte olan kadındım. Bana güvenmesi için hiçbir sebep yokken, güvenmemesi için pek çok sebep vardı. Bunu bilmeme rağmen bu kadar aptalca bir hamle yaptığım için kendime kızmaya, yoğun bir umutsuzluğa sürüklenmeye başladığım o an istemsizce gözlerimi ondan kaçırdım ve ellerimi yüzünden çektim. Hiç bu kadar paniğe kapılıp saçmaladığım olmadığı için başka ne yapabileceğimi bilmiyordum. Yapacağım hiçbir şeyin onu ikna etmeye yetmeyeceğini bir kez daha anlamış olmama rağmen, sonuna kadar gitmek istedim. Benim ateşlediğim bir silahtan çıkan kurşunla yaralanan o adam için buna mecburdum.

Başımı yerden kaldırıp yüzündeki ifadeye çokta dikkat etmeden parmak uçlarımda iyice yükselip, yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve dudaklarımı dudaklarına sıkıca bastırdım. Bunun son şansım olduğunu biliyordum. Aklımda, kalbimde bambaşka planlar olmasaydı ya da ona karşı en ufak bir ilgim olsaydı eğer oldukça romantik ve kalp kıran sahne olduğunu söyleyebilirdim. En azından dış gözler için öyle olacağına emindim. Ama işin iç yüzüne indiğimizde her şey değişmeye mahkum kalıyor ve ben aşağılık birine dönüşmekten kurtulamıyordum. 

Küçük masumane öpücüğüme karşılık alamayacağımı anladığımda hafifçe geri çekilip, ellerimi yüzünden indirdim. Karşımda bir robottan farksız şekilde duran adama baktım ve hafifçe buruk bir şekilde tebessüm ettim. Sesimin kırgın çıkmasına özen göstererek, "Bir hata daha yaptım sanırım" dedim. Ondan uzaklaşmama izin verdiği an bu işin asla istediğim gibi sonuçlanmayacağını bir kez daha anladım ve veda bile etme gereği duymadan arabama doğru koşar adımlarla yürüdüm. Öylece gidişimi izledi ve her şey o noktada sona erdi.




Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
 Hüznümde Saklı Mavi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin