52.Bölüm

8.4K 240 26
                                    

‘’Yeni biri’’

Zeynep,

 

Bir kez daha titredim karşımda bana çatık kaşları ve imkanı olsa gözlerinden alev çıkartacak olan adama bakarak. Yüzündeki kızgın ifade korkmama sebep oluyordu. Bu kadar kızacağını tahmin etmemiştim, açıkçasını bunu Yağmur’a anlattığımdan haberi olmayacağını düşünüyordum. Ama yine yanılmıştım.

Aslında kızgınlığında haklı olduğunu düşünüyordum. Sonuçta tüm gece orada burada koşturup bana çikolatalı pasta ve çilek aramıştı. Sırf bu yüzden uykusuz kalmıştı ve uykusuz bir şekilde şirkete gitmek zorunda kalmıştı.

‘’Şey...’’ Yağmur’un sesiyle gözlerimi Kerem’in alev saçan gözlerinden kaçırdım. ‘’Ben gitsem iyi olacak. Görüşürüz.’’

Yağmur çantasını bıraktığını koltuğun üzerinden alırken gözlerimi pörtleterek ona baktım. Beni kızgın bir boğaya dönmüş adamla baş başa mı bırakacaktı yani? İnanamıyordum!

‘’Nereye canım,’’ dedim gülmeye çalışarak. ‘’Otursaydın. Hem Kerem de geldi, birbirinizi özlemişsinizdir. Hasret giderirsiniz.’’

Yağmur’u ikna etme çabalarım Kerem’in konuşmasıyla tamamen boşa gittiğini farkına varmıştım.

‘’Evet, git sen. Bu konu burada kapanmadı, haberin olsun.’’ Dedi gayet uyarıcı bir tonda. Konuşma şekli bir bir insanı ürkütmeye yetiyordu. ‘’Eğer bundan birini bahsedecek olursan... Anladın sen.’’

‘’Tabii,’’ derken Yağmur yutkunmuştu. ‘’Tabii, görüşürüz.’’

Kaçarcasına bizim yanımzdan ayrılıp salondan çıkarken umutsuzca onun arkasından bakınmakla yetinmiştim. Birkaç saniye sonra dış kapının kapanma sesini duyduğumda yutkunarak benden gözleri hala ayırmamış Kerem’e döndüm.

‘’I-ım,’’ diye geveledim. ‘’Biz,şey... Yani...’’

Kerem’in üzerime diktiğini bakışları konuşmama engel oluyordu. Bu haksızlıktı ama! Kendimi bile savunamıyordum.

‘’Evet,’’ derken az önce çatık kaşlarını alnına yükselmişti, alaycı ama bir o kadarda ürkütücü bir şekilde. ‘’Siz ne?’’ Tek eliyle hafifçe çenesini kaşıdıktan sonra devam etti. ‘’Dur ben söyleyeyim, bana gülüyordunuz.’’

‘’Ama-‘’

‘’İyice eğlendiniz mi bari?’’ diye cümlemi yarıda keserken, kaşlarını bir kez daha çatılmıştı.

‘’Kızdın mı?’’

Ses yoktu.

‘’Kızma lütfen,’’ Doğrularak onun yanına ulaştığımda kollarımı onun kaslı kollarının üzerine bıraktım. Biraz daha böyle bakmaya devam ederse yine drama bağlayap ağlayacağımı biliyordum. ‘’Kızma.’’

Başımı gömdüğüm başından kaldırarak dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdum. Küçük bir öpücük kondurmaktı amacım, ama dudaklarımla buluşan dudakları beni öpmeye başladığında bu düşüncenin saçma olduğunu düşündüm.

‘’Affedildim mi?’’ diye sordun nefes nefese dudaklarından birkaç milim uzaklaşarak.

‘’Bu kadar çabuk mu?’’ diye sorarken az önceki kullandığını uyarıcı tondan eser yoktu, aksine sesi gayet alaycı bir tondaydı. ‘’Sanmıyorum.’’ Kollarını aniden belime dolayarak beni kendine çektiğinde, beklemediğim için dudaklarımın arasından küçük bir çığlık kaçtı.

VazgeçilmezimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin