2.şans

124 12 2
                                    

Bungee Jumping'i ikinci yapışım olacaktı. İlkinde çok korkmuştum hatırlıyorum da , rezaletti. Sojung'un zaten beyaz olan teni iyice beyazlaşmış , eteğini sıkan parmaklarının boğumları bembeyaz olmuştu.

"Korkuyorsan yapmak zorunda değiliz. "

"Korkuyorum , ama eğer yaparsam bana bir dilek borcun olur. "

Kafamı salladım , en fazla ne olurdu ki ?!

Uzunca bir süre daha konuşmadık. Alana gelince ilk ben yapmak istedim. Biraz korksam da yaptım.

"Seni seviyorum !" deyip atladım.

Sıra Sojung'a gelince atlamak istemedi. Ama -ne dileyecekse artık- dileği için atladı.
Atlamadan önce söylediği şeyler aşağıda bekleyen beni sinirlenmeme neden olmuştu.

"Herkes ikinci bir şansı hak eder ! O bile !"

Güle oynaya yanıma geldi.

"Sıra geldi dileğime. "

"Neymiş bu ?!"

"2.şans ba-"

Elimi susması için havaya kaldırdım. Bu bir adım geriye atmasına neden olmuştu.

"Ölmemi dile , ama bu olmaz !"

"Herkes ikinci bir şansı hak eder. O bile. "

"Bla bla !"

"Ben sana o şansı vermeseydim, şu anda ayrıydık. "

Arabaya doğru yürümeye başladım.

"Bu konuşma burda bitmiştir ! Hadi !"

Burada o kadar uzun vakit geçirmiştik ki saat bayağı geç olmuştu. Yarın son kez gidecektim. Nasıl olsa parayı vermişlerdi. Babam beni aradı.

"Yarından sonra görevin bitiyor. "

"Çok mutluyum bu yüzden. "

"Uzun sürmeyecek bu ... Merak etme. "

Dedi ve kapattı. Yol boyunca hiç konuşmadı. Arka koltukta oturuyordu zaten !
Bende radyoyu açtım.
-Seventeen / pretty u-

"Bu şarkı sana birini hatırlatıyor mu ?"

Yorgun ve hafifçe güldü.

"Seni mi ?"

Son kısmı söylemeye başladım.

"Geceler boyu ezberlediğim sözlerle , sıkılmış yumruklarımla sana söylemek istiyorum. Güzelsin !"

Ve şu meşhur hareketi yapmıştım.
İşaret parmağımı iki yanağıma bastırıp , tavşan kulağı yapmıştım.

O da şarkıyı devam ettirdi.

"Seviyor mu sevmiyor mu. Bakalım taç yaprakları ne cevap verecek. "

Bu son sesli bir kahkaha atmamıza neden olmuştu.

"Peki benim taç yapraklarım ne cevap verecek ?"

"Bakalım benim taç yapraklarım ne cevap verecek?!!"

"Hayır !"

"Hayır !"

Tam aramız yumuşadı derken ne yani bu ?!"

Bu sefer ben de trip attım.
Gece de ayrı ayrı uyuduk.
Son 3 gün vardı. Kardeşim kim öğrenmeye , ama şu Taehyung meselesi beni sinir ediyordu.
Zorla uyudum.

Sabah alarma küfrederek uyandım. Banyoya girip duş alıp üzerime birşeyler aldım. Kahvaltıdan sonra mutsuz bir şekilde işe gittim.

Uyuyordu.
Tam iğneyi yapacaktım ki birşey fark ettim.
Nefes almıyordu!!
Hemen nabzına baktım , atmıyordu. Korku ve endişe bütün bedenimi sararken ambulansı aradım. Yoongi korkuyla bana sarılıyordu.
Hastaneye gelince bizimkiler yanıma doluştu. Minhyuk ve Hoseok elimi tutarken Chanyeol beni sakinleştirmeye çalışmak için lavaboya götürdü.

"Katilim ben , yaptığım zehir yüzünden ölecek !"

Minhyuk yüzümü tuttu.

"Biz saklayacağız , sakin !"

Hoseok otopside çalıştığı için hallederdi ama... Ben

Koşarak odaya girdim.
Yoongi yere oturmuş ağlıyordu. Nedenini beyaz örtüye bakınca anladım.
Yoongi bana baktı. Farklıydı.

Bana sarılmaya başladı. Kemiklerimi kıracak kadar.

"Sen elinden geleni yaptın. "

Daha sonrasında bütün günümü hastane kantininde , donmuş bir şekilde geçirdim.
Derken dışardan bir ses duydum.

"Kim Seokjin !!!!??"

Koşarak bahçeye gittim.
Yoongi ?!
Elinde silahla bana bakıyordu.

"Herşeyi duydum , bilerek mi ?
Ama neden ?!! Sen benim abim gibiydin !"

Ellerim onu durdurmak için havadaydı. Sonra Sojung ve Taehyung'u bize doğru gelirlerken gördüm.

Yoongi'ye döndüm. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Dudaklarını ısırıp konuşmaya başladı.

"Bugün sadece amcamın değil benim de katilimdin !"

Diyerek silahı kafasına dayadı.
Dizlerimin üzerinde çöküp konuşmaya başladım.

"Yapma ! Sen benim kardeşimsin !"

Alayla güldü.

"Sen benim düşmanımsın !"

Daha sonrasında kulaklarımı sağır eden o ses ve yere sıçrayan kanlar...

Why?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin